Sevgili Akşehirliler geçen hafta Nazım’ın şiirinde olduğu gibi uzun süredir kafamın içinde dönen ve sanırım dönmeye de devam edecek olan bir şarkı var hafızamda. Sözleri ile günümüzde de halen yaşadıklarımızı özetlemeye/haykırmaya devam eden kült bir şarkı.
Bu hafta genç nesiller bu kült şarkıdan haberdar olsun ve benim gibi o yılları dibine kadar yaşamış nesiller de anılarına geri dönsün için 70’lerin ortalarında, Selda’nın yanık sesinden duyduğumuz, her köşe başında (her dükkandan-her evden-her plakçıdan ve hatta her otomobil kaset çalarından) duyulan/yankılanan şarkıyı hatırlatmak istedim.
Şarkı, 70 li yıllarda, o yılların yoksulluğunu, köy-kent çelişkilerini, anarşik olaylarını birebir yaşamış olan Türk insanının; bir nevi sesi-soluğu olmuş, her köşe başından çalınır olmuştu. Selda’ya ait olduğunu bildiğim sözlere, bunca yıl sonra geri dönüp baktığımızda ise o yıllarda yaşanan acıların/ızdırabın günümüzde de benzerlerinin hatta daha da ileri boyutlusunun yaşandığını görüyor/hissediyoruz.
Peki bu durumları, kendi kendimize sorguladığımızda neden biz bunca yıla rağmen yaşadıklarımızdan ders çıkaramadık, hatta daha kötü şartlara mahkum olduk demeliyiz. Bu ekonomik, idari, sosyolojik vakanın altında yatan sebepler neler diye düşündüğümüzde karşımıza çıkan belli başlı sebeplerin bizlerin seçimlerinden kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu köşeden de sıklıkla yazdığım üzere öncelikle bu seçimlerimiz konusunda dönüp kendimize bakmalıyız. Aldığımız/alacağımız kararlar; beni, bizi, genç nesilleri, ülkemizi, insanlığı, dünyayı nereye götürüyor/götürecek.
Malumunuz günümüzde yazılı, sözlü, görsel, internet ortamlarının tümünde yani kısaca tüm medya organlarında her Allah’ın günü hepimizin karşısına çıkan, medya okuryazarlığından tutun finans okuryazarlığına kadar her konuda okuryazarlık becerimizi geliştirmemiz gerektiği vurgulanmakta. Aslını sorarsanız bu konunun özü; bu köşeden de sıklıkla yazmaya çalıştığım üzere, bizlerin/ülkemizin/insanlığın başına gelebilecek her hadisede, uyanık kalarak, bilinçli kararlar alabilmemiz için kendimizi eğitmemiz gerektiği vurgusudur. Ancak kendimize yapacağımız bu yatırımlar sayesinde, aldığımız kararlar/yapacağımız seçimlerde olayların arka planını daha iyi süzebilmek mümkün olabilir.
Yazının başında değindiğim Selda’nın kült şarkısının sözlerine dönecek olursak,
Yaz gazeteci bi haksızlık varsa
Yaz gazeteci birisi çalarsa
Yaz gazeteci birisi susarsa
Yaz gazeteci birisi yanarsa
Kaleminle zalimleri yen
Yaşatmak için ol bi neden
Masum gariban giymesin kefen
Sana güvenir bak bunca ezilen
Aman gazeteci gel bizim köye bizim halları da yaz
Şehirde ojeli parmakları yazma
Bir de bizim köyde nasırlanmış elleri de
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Bankada parası olan kulları yazma
Onlara aldanıp yolundan azma
Şehirden asfalt geçen yolları yazma
Bir de bizim köyden eşşek geçmeyen yollarıda
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Şöhretten bunalmış dilleri yazma
Kendi bahçendeki gülleri yazma
Haksız yere genç öldüren elleri yazma
Doğuda doktorsuz ölen kulları da
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz öldürülen tüm kadınları
Yaz tartamayan koca kantarı
Yaz görüp yine de susanları
Yaz kararıp giden yarınları
Yaz kara gecelere ışık ol
Yaz derdi olana bi umut ol
Yaz sesi çıkmayanın sesi ol
Gel hele, gel beri, ver eli, oynat şu kalemi
Mesele el ele, dil dile yürümek ileri
Gözünü karartıp, karanlıkta yak meşaleyi
Ona ne, buna ne, yaz yeterki tüm gerçekleri
Şöhretten bunalmış dilleri yazma
Kendi bahçendeki gülleri yazma
Haksız yere genç öldüren elleri yazma
Doğuda doktorsuz ölen kulları da
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz, yaz gazeteci yaz
Yaz, yaz efendi yaz
Yaz gazeteci bi' haksızlık varsa
Yaz gazeteci birisi çalarsa
Yaz gazeteci birisi susarsa
Yaz gazeteci birisi yanarsa
Sözlerde de sıklıkla vurgu yapıldığı üzere bizim nesil, o yıllarda basının halk adına dördüncü kuvvet olduğu günleri yaşadı. Ancak günümüze gelindiğinde; basın, artık siyasetin arkasına yamanmış büyük medya kuruluşlarından ibaret. Basının, yasama/yürütme/yargı nın peşi sıra halkın sesi olarak dördüncü kuvvet olduğu günleri mumla arar olduk. Kapitalist sermaye ve idari/siyasi kurumlar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gazetecilerin ve basının üstünden tabiri caizse silindirle geçti. Bu süreç tersine döner mi? Elbette konu, bu küçücük köşenin boyutlarını aşan kapsamlı sosyo/ekonomik bir vakadır. Ancak belirtmeliyiz ki günümüzde, o yıllarda olduğu gibi yüzde yüz halk adına gazetecilik yapıldığı(basının dördüncü kuvvet olduğu) günlere dönmek güç görünsede, Selda’nın o yıllarda seslendirdiği şarkı sözlerinde vurgu yaptığı/yaşattığı gibi basının halk adına varlığından dersler çıkarmalıyız. Artık günümüzde ülke insanı olarak bizlerin üstüne düşen, halk adına yapılan gazetecilik örneğinde olduğu gibi benzer kurum ve oluşumları yaşatmak, kendine yönelik kazanımları elinden kaybetmemek/kazanılmış haklarını yitirmemek için çaba sarfetmek olmalıdır.
Şarkının sözlerini okuduktan sonra Selda’dan şarkıyı da dinlemenizi öneririm.
Sonuç: Verdiğimiz kararlar öncesinde; akıl süzgecinden geçirerek, olayların gelecekte bizi ne yöne sürükleyeceğini düşünmemiz gerekir.