Bu başlık da nereden çıktı diyenleriniz olacak biliyorum. Bayramın son günüydü ve benim tüm doğa şartlarına direnen, bizim itip/kalmalarımıza maruz kalan, cansız olduğunu düşündüğümüz ama bizim hayatımızda son derece önemli bir yer işgal eden eşyalar, objeler, kullandığımız aletler aklıma geldi bir an. Kimi zaman onlara hoyratça davrandığımızı, itip kaktığımızı düşündüm. Oysa onlarında bir ruhu olduğunu, onlara ne kadar iyi davranır isek o ölçüde gelecek nesillerinde onlardan yararlanabilecekler

Yaşadığımız devir aralığında, birçok obje/eşya/alet, bizlere eşlik eder. Hatta zaman zaman da insanlar kadar ön açar, hayatımızı kolaylaştırır, önemli işleri başarmamıza katkı verirler. Oysa biz insanlar, onların bu yararlılıklarını, bize kattıklarını çoğu zaman görmezden gelir, onları hırpalar, aşındırır, hatta bazen de elimizden kayıp gitmelerine sebep olacak davranışlar içinde oluruz. Bir anda aklıma gelen konunun yani bizim hizmetimizdeki tüm bu eşyalara/objelere/aletlere hoyratça davranmamızın altında yatan neden, muhtemeldir ki “cansız” kelimesinde gizlidir. Oysa zaman zaman sizin de başınıza gelmiştir, sevgi ile ilgi ile iyi niyet besleyerek yaklaştığımız her olayın geriye dönüşü bize pozitif olarak yansımaktadır. E o halde her daim emre amade/elimizin altında bizim her an hizmetimizde olan ve hayatımızı kolaylaştıran eşya/obje/aletlere neden aynı iyi duyguları beslemeyiz.

Aslolan elimizin altında bulundurduğumuz, hatta ona sahiplenmek için uzun süreler emek sarf ettiğimiz, günler/aylar/yıllarca çalışarak, didinerek elde ettiğimiz adeta bizim bir parçamız olan bu nesnelere gerekli özeni göstermeli ya da bir başka tabirle onlara gözümüz gibi bakmalıyız. Eğer ağzı/dili olsaydı eminim başlıkta olduğu gibi onlarda kendilerine karşı hoyratça yaklaşımlar karşısında, “bana iyi davran benim de bir ruhum var” kelimesini bizlere sarf ederlerdi. 

Ama gelin siz siz olun onun bir ruhu olabileceğini düşünerek can dostlarımıza tıpkı canlı varlıklara davranmamız gerektiği gibi özen gösterelim. Gerektiğinde bakımlarını, tamirlerini ihmal etmeyerek, uzun boylu hizmette kalmalarını sağlayalım. Böylece günümüz tüketim ekonomisi (vahşi kapitalizm) içinde, yaygın olarak yerleşen kullan-at politikasından uzak durarak, daha sürdürülebilir bir ekonomik tavır da sergilemiş oluruz. Hatta tıpkı bizden önceki nesillerin bizlere bıraktığı miraslar gibi bizlerde bu eşya/alet/objeleri korunması/kollanması gereken bir miras olarak gelecek nesillere bırakmış oluruz.

Elbette çağın gereklerince güncel olan eşyalar/aletler yine alınmaya devam edecektir. Ancak bu yeni olana karşı takındığımız sempatik yaklaşım, eski eşya/alet/objelerimize karşı takındığımız dikkatli/itinalı davranış karşısında minimize olacağı için fert/aile/topluluk hatta ülke olarak hepimize geri dönüşü yadsınamayacak ölçüde olacaktır.   

Konu hakkında somut örnekler verecek olursak da geçen yazımda değindiğim gibi eğer plak, kaset(görüntü/ses), cd gibi objelerden müzik dinlemek/görsel bir kayıt izlemek istiyorsak, elimizin altında bir cd çalar/kaset çalar/pikap/video kaset oynatıcı ve hatta daha eskiye gidecek olursak bir gramafon olması gerekir. Yazıyı okuyan genç nesil okurların, bu dijital çağda buna ne gerek var dediklerini duyar gibi oluyorum. Ama bildiğim kadarıyla son dönemde yeni nesil de dahil olmak üzere müzik dinlemek için, plak ve kaset çalarlara tekrar yoğun bir geri dönüş var. Bu da kaçınılmaz olarak bu kayıt cihazlarının sağlam olarak halen elimizin altında bulunmalarına bağlı. En nihayetinde bahsi geçen konu; bizi dönüp dolaşıp, bu eşyaların geçmiş nesiller tarafından kıymeti bilinerek kullanılması sayesinde, gelecek nesillere aktarılmalarına bağlı olduğu sonucuna götürüyor.

Örnekler çoğaltılabilir. Ev araç gereçlerinden tutun, otomobile varana kadar tüm bu eşya/alet/objelerin, bakım ve tamirleri yapıldığı sürece kuşkusuz ekonomik ömürleri uzayacağı gibi, yeni nesillerin istifadesine de sunulmuş olacaklar.

İlk alan biz olsak da, bizden önceki nesillerden bize kalmış/miras olsa da kullanmakta olduğumuz eşya/alet/objeleri her şekilde koruyup/kollamanın/onlara iyi davranmanın yaşadığımız bu dünyada ödevimiz/borcumuz olduğunu bilmeliyiz.

Sonuç: Bize eşlik eden, hayatımıza anlam katan tüm bu eşyaların/aletlerin/objelerin tıpkı canlılar gibi ruhları olduğunu varsayarak davranmalıyız. Bu sayede kazançlı çıkanın her şekilde bizler olacağı unutulmamalı.