Dün birlik ve beraberliğin önemini anlatan etkileyici/çarpıcı bir paylaşım çıktı karşıma. Bu hafta bende unuttuğumuz/unutturulmak istenen değerlerimizin hatırlanması dileğiyle bu anlamlı hikâyeyi/öyküyü paylaşmak istiyorum sizlerle. Zira hikâyenin/öykünün ana temasının; dünya ölçeğinde olduğu üzere elbette ülkemizde de yaşanmakta olan “Küresel Kapitalizm” yada bir başka deyişle, “Vahşi Kapitalizm” in insanlara dayattığı “Bireycilik” olgusunun karşıtı olan “Toplumculuk” olgusuna vurgu yapması ve daha önce dilimin döndüğünce bu köşeden sizlere değindiğim konuların neredeyse tamamını kucaklayıcı bir yapısı olması sebebiyle.
Günlerden bir gün, Afrika’da çalışan bir antropolog, kabilenin birinde, çocuklara bir oyun oynamayı önerir. Oyun basittir. Çocukları belirli bir yerde yan yana sıraya dizer ve açıklar,
‘Herkes karşıdaki ağaca kadar tüm gücüyle koşacak ve ağaca ilk ulaşan birinciliği kapacak. Ödülü ise yine o ağacın altındaki güzel meyveleri yemek olacak.’
Çocuklar oyuna hazır olunca, antropolog oyunu başlatır.
İşte o anda bütün çocuklar el ele tutuşur ve beraberce koşarlar. Hedef gösterilen ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar. Antropolog şaşırır ve çocuklara neden böyle yaptıklarını sorar.
Aldığı cevap hayli manidardır;
‘Biz “UBUNTU” yaptık. Yarışsaydık, aramızdan sadece bir kişi yarışı kazanacak ve birinci olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir?
Oysa biz ubuntu yaparak hepimiz yedik.’
(Kabilenin dilinde-UBUNTU; “BEN, BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN ‘BENİM” demekmiş)
Hikâyemizde görüldüğü üzere hemen hemen yıllar içinde tüm insanlığı altüst eden “Kapitalizm”; toplumların, imece gibi kooperatifleşme gibi topluluk olarak birbirimizle yardımlaşarak geçmişte ulaşmayı başarabildiğimiz mutluluğu/ekonomik refahı kısacası toplumların kadim yardımlaşma kültürünü altüst ederek bireysel düşünce felsefesini pompalayarak/aşılayarak mutluluğun/ekonomik refahın bireysellikten geçtiğini beyinlere kazımaya çalıştı durdu. Oysa günümüzde toplulukların yardımlaşarak topyekün mutluluğa/ekonomik refaha ulaşmasının karşısına dikilen bu küresel felsefenin hiç de insanların yararına olmadığı ortaya çıkmıştır.
Günümüzde şehir olarak bizlerinde hikâyemizde anlatıldığı üzere her durumda kadim öğretilerimizde olduğu üzere ancak ve ancak birbirimizle yardımlaşarak mutluluğu/ekonomik refahı yakalayabileceğimiz gerçeğini unutmamamız gerekir. Özellikle de gelecek nesillerin kadim yardımlaşma kültürümüz sayesinde topluluk olarak mutluluğu elde edebilecekleri gerçeğini içselleştirmeklerini sağlamamız gerekir.
Sonuç: Ben, biz olduğumuz zaman “benim”