İsa Küçük, şair ve yazar kimliğiyle bir bürokrat, devlet yöneticisi. Şiir yazarken bir film şeridini sunar önünüze. Okurken izlersiniz, zihninizde canlanır, hareketlenir her dize. “Halet Abla Destanı“ kitabında da aynı özelliği yakalamanız olası. (Arkeoloji Sanat Yayınları, 2010)

Atlas ve Ateş kitabını 20. Bartın Kitap Fuarı’nda imzalayıp vermişti. Kitaptaki tüm şiirler birbirini tamamlar nitelikte. Kitabı okuyup bitirince anladım bunu. Bölümlerden, şiirlerden biri çıksa kitabın bir halkası eksik kalacak gibi geldi bana.

Şair, kitabına önsöz yerine bir şiirle başlamış, kitabın özgün bir başka yanı. Daha ilk dizede sarsılıyorsunuz: “Karıncaları gördüm bu sabah, toprağı güneşe çıkartmışlar/ Kaldırım taşları arasında…” İnsanlara da bir çağrı vardır aslında…

Bir film şeridi akıp gidiyor dizelerin peşinde koşarken. Yapısal, kentsel çarpıklıklar, kentteki görsel kirlilikler reklam panoları, yüzlerce yıl önce yapılan caminin özgünlüğü, dimdik ayakta oluşu, Ankara’da yapılan Bizim Eyfel Kulesi, Sevr Antlaşması dayatanlar, konuşma kültürdeki yozlaşma, şehir ve ormanın karşı karşıya gelmesi, kadınlarımızın topluma katkısı, kadınlarımızın kutsallığı, “İçindeki Çocuk” bu kavram şiirin tümüne yansımış. İşte o çocuğu yaşatmak, yaşatabilmek önemlidir. O çocuk yaşarsa neler olurdu, şimdi olanların çoğu olmazdı. Şiiri tersten okursak bu çıkıyordu karşımıza…

12 Eylül karanlığının, faşizminin ülkede yaptığı yıkım, capcanlı belleklerde durmaktadır. Hele bazı yapılanlar belleklere kazınmıştır, silmek çok zor, olanaksızdır. O karanlık yıllarda tüm kurumlar kapatılmış, yetkileri elinden alınmıştır. Türk Dil Kurumu için İsa Küçük, şu saptamayı yapmış, çok da doğrudur: “Laf üretmekten sözcük üretmeye geçememiştir toplum daha…” (sayfa 19)

Yine aynı sayfada şu dizeler de tarihi bir belgedir: “Çünkü ranta eşittir/ Arsa metre karesi…” dizeleri kentlerin, ülkenin ateşe atılışının belgesi gibi dikilir karşımıza. (sayfa 19)

Vahşi kapitalizm, rant ile kentleri tarihsel kimliklerinden uzaklaştırmaktadır. Kentler yabancılaşmaktadır insanına, yaşayanına. “Kurtuluş Savaşı’nın Ankara’sı ne kadar uzaktadır.” (sayfa 22)

Talan edilen kentlerde, ucuz emek gücü gerekmektedir. “Köyden kente göç” aldatmacasıyla ucuz emek gücü de bulunmuştu. “Göç aklı şehirleri kuşatmışken.” (sayfa 24)

Kentlerin talana, soyguna teslimi ne güzel anlatılmış. “Kentler savaş tarihinin eseridir/ İnsanlar birlikte ve güven içinde yaşasınlar diye kurulmuş/ Ne yazık ah ne yazık/ İnsanlar karanlık, beton odalara hapsedilmiştir.” (sayfa 24)

“Öğretmenim/İnsanı sevgi büyütürmüş.” (sayfa 25) Sevgi budanınca, engellenince acısını ülke, kent, toplum çekecektir. Şairin güzel, evrensel önerisi düşlerde kalmıştır: “Çünkü kentler çocuklarındır.” Çocuğun oyun hakkı, topaç çevirme, uçurtma uçurma hakkı elinden alınmıştır. Çevre, doğa yok olmuş, tahrip edilmiştir. “Bir elinde kentleşme diğerinde çevre.” (sayfa 26) Kuşkusuz kentleşme ağır basmış, diğeri yok olmuştur…

Kentlerde insanın nesneye dönüşmesi, özünü yitirmesine şair hayıflanır: “İnsan, yani kentin öznesi nesneye dönüşür.” (sayfa 28)

Şu dizeler kitabın öznesidir bence: “Kadının gülmesi, toplumun ve devletin ‘iyi hal kağıdıdır’ çağımızda.” Yine o dizeyi destekleyen başka bir dize: “Kadınların evden dışarı çıkmadığı kentlerin sokakları tehlikelidir çok.” (sayfa 28)

Doğanın korunması için “kirletilen havanın, suyun, toprağın hesabını vermeye çağırır bizi” (sayfa 33) çocukları düşünmeden yapamaz. Bartın Valiliği döneminde yatılı bölge okullarından çıkmazdı. Her türlü eksikleriyle ilgilenir, eksik gedik bırakmazdı. Yatılı okullardaki adı Vali Baba’ydı. Buna yakından tanığım. Eşi Emine Hanım da bir eğitimci olarak ilgisini esirgemez, Emine Anne olarak anılırdı. Çocukların güzel, güneşli günlerde uyanmasını ister (sayfa34) çocuklardan umudunu kesmemiştir geleceği kurtaracaklarına inanır. Kırlangıçlar bile şiirde bir simgedir. Doğayı koruyacak olan çocuklardır. (sayfa 35) Doğanın sesi, para sesini yendiği zaman dirilecektir.

Gözü doymaz insan, vahşi kapitalizmi kullanarak, arkasına saklanarak doğayı yok ediyor. Doğa, tarihsel, kentsel, kültürel miras elimizden uçup gitmektedir. Yapılaşma, kentleşme adına her şey olur, yapılanlar “mubahtır!” Tüketimin tavan yaptığı, tüket ne tüketirsen tüket anlayışı doğaya da, çevreye, tarihe olmayacak yaralar açmış, insana dokunmaya başlamıştır ucu. İçimizdeki çocuk yaşayabilseydi bunlar olur mu, daha az zararla mı kurtarırdık. Çocuk kavramının şiirinin genelinde başka biçimlerde karşımıza çıkmasının nedeni bundandır. “Kaçmadı çocuklar/Ekmek verdiler karıncalara”, “Çocuk sevinci mi”, “Çünkü kentler çocuklarındır”, “Her sabah bir çocuktur.”, “Doğu, kapıda bir çocuk, dünyayı aydınlatır”, “ İçinde yitirip yitirip bulduğu çocuk/ Su içtiği kentleri gezecektir”, “Melekler susmuştur/Çocuklar konuşur”, “Şehrin burasında/Çocuklar, öksüz, üşümüş ve yalnız…”

Aslında her dize başlı başına bir destan niteliğinde. Bu dizeler şiire değil, taşa kazınmış. “Güncel ile çağdaşlık arasındaki en önemli farktır okuryazarlık”, “Denizi görmemiş insan nasıl anlar yaşamın değerini”, “Mutluluk insan olmanın telif hakkıdır”, “Kentlerin yöneticisi değil hemşerisi olmayı sizden öğrendik”, “Zil çalar kent yoksulluğu dağılır sokaklara”, “Doğu uygarlıklar barışına uçarken vurulmuştur”, “Yitmiş insan sesini arar”, “Elimizde dünyanın ilk şehir planı, taş üzerine çizilmiştir”, “Mermerin içinde saklanmış at kişnemeleri”, “Çünkü Kuvvacılar yola çıkacak/İğne deliğinden geçilecektir”, “Yaşamak dövüşerek değil, barışarak öğrenilecektir”…

Doğa henüz tam anlamıyla tükenmemiştir. Umut vardır. Umut çocuktadır. İsa Küçük’ün dizeleriyle yazıya son noktayı koyalım: “Çocuklar/Geçmişin içinden çekip kurtarır sağ kalan zamanı/en olmadık anda geleceği kurarlar.” (sayfa 34)

Okunması gereken bir şiir kitabı, her zaman el altında bulunmalıdır, bir dizeler demeti, Gelirini İBEV’e bağışlamıştır. Kız çocuklarının çağdaş, özgür bir ortamda okutulması için Bartın’da kurulan eğitim vakfıdır. İsa Küçük, valilik yaptığı dönemde ilk atılımlarını gerçekleştirmiştir. Vakfın kurucular kurulunda da yer almıştır. 

ATLAS ve ATEŞ / İSA KÜÇÜK / GİTA YAYINLARI (1.BASIM AĞUSTOS 2016- 70 sayfa)