Can sıkıntısı dünyaya, tembellikle beraber gelmiştir. (J. Bruyere)
Bir önceki yazımızda tembelliğin neden olduğu sosyal, psikolojik ve fizyolojik problemlerden söz etmiştik. Bu yazımda ise tembellikten kurtulma yollarını araştırdım. İyi okumalar.
Günümüzün en popüler problemlerinden biri Tembellik Psikolojisi. Öğretmenlik deneyimlerimden hareketle konuyu açmaya çalışacağım: Birçok öğrencim ders çalışma konusunda tembellik ediyor ve bir türlü harekete geçemiyorlar. Ancak bu öğrencilerimin aksine bıkmadan usanmadan çalışan öğrencilerim de var. Peki bu öğrenciler arasındaki fark ne? Kimileri gecesini gündüzüne takarak ders çalışırlarken, kimi öğrencilerim ders çalışma konusunda neden isteksiz?
Bu sorulara verilebilecek yanıt aslında çok basit. O cevap; irade ve motivasyon. İrade gücü yüksek olan insanlar, istemeseler bile istemedikleri yapma konusunda oldukça başarılılar. Örneğin üniversite sınavlarına hazırlanan pek çok öğrencim, istemeden ders çalışıyorlar, gerçekçi olalım pek çok öğrenci ders çalışmaktan zevk almaz. Birçok öğrencim ise çeşitli bahaneler üreterek ders çalışmayı erteliyor ve sorumluluklarından kaçıyorlar. Peki öğrencilerimizde veya bizde bu Tembellik Psikolojisini ortaya çıkaran durum nedir?
Aslına bakarsanız bu tembellik psikolojisinin fizyolojik, sosyal ve psikolojik pek çok nedeni var ve o nedenlerde arapsaçı gibi birbirine dolanmış bir durumda ve benim bu nedenleri tek tek ortaya çıkarıp tahlil etmeye yetkinliğim yok. Fakat şunu çok iyi biliyorum ki; “yatmaya devam eden bir insan asla kalkamaz.” Eğitim koçluğunu yaptığım birçok öğrencime tavsiyem; hayatınız boyunca neyi yapmaya üşeniyorsanız onu yapın demek oluyor. Ders çalışmaya mı üşeniyorsun? Ders çalış. Sabah erken kalkmak zoruna mı gidiyor? Sabah erken kalk. Kitap okumak zoruna mı gidiyor? O zaman kitap oku…
Tembelliklerimizle mücadele etmemiz lazım ve bu mücadele yata yata olmuyor maalesef. Mücadele edenlerin, yarışanların ve öyle ya da böyle başarılı olan öğrencilerin inanın ki ders çalışmayan öğrencilerden hiçbir fazlası yok. Tek yaptıkları şey mücadele etmek. Yirminci yüzyılın başlarında zeka seviyesi ile başarı arasında yüksek oranda pozitif bir ilişkinin olduğunu düşünen Psikoloji bilimi günümüzde ise bu düşüncesinden uzaklaşmış durumda ve motivasyon (irade) ile başarı arasında çok yüksek bir ilişkinin olduğunu düşünüyor. Bir Fransız Atasözü der ki; “Bir atı zorla suya götürebilirsin ama zorla su içiremezsin.”
Tembelliği ile gurur duyan öğrencilerim de var ama mayınlı bir yola girdiklerinin farkında değiller. Bilmiyorlar ki özellikle günümüz modern dünyasında çalışmamanın bedeli, çalışmanın bedelinden daha büyük ve acı verici. Yardımlaşma ve paylaşmanın azaldığı, şefkat, hoşgörü ve merhamet duygularının köreldiği, kalabalıklar içinde yalnızlığın hüküm sürdüğü bir dünya onları bekliyor.
Aslına bakarsanız bu tembellik kafasından kurtulmak çok kolay ama öncelikle tembel olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Tüm psikolojik problemlerin ilk çözüm aşaması problemi kabul etmek ve ardından mücadeleye başlamaktır. Önce tembel olduğumuzu (sözüm kendini tembel olarak görenler için, sözüm tembel olanlardan içeri yani) kabul edelim ve harekete geçelim. İnanın bana okuyucularım; ne yapmamız gerektiğini belirledikten sonra yapmamız gereken tek şey başlamak ve bir işe başlamak işin yüzde 99’u, işi tamamlamak ise yüzde 1’i imiş. Japonlar böyle düşünürlermiş.
Size çok zor gelen bir işe başladığınızda göreceksiniz ki aslında o kadar da zor değil. İsterseniz bir deneme yapalım. Yapacağımız deneme çok basit ve saniyelerimizi bile almıyor. Tek yapmanız gereken telefonunuzun geri sayım aracını açıp 1 dakikaya ayarlamak. Devamındaysa 1 dakika boyunca yapmak istemediğiniz o işe başlamak. Sadece 1 dakika boyunca bu işi yapın ve metodu tamamlamış olun. Bu 1 dakika tamamlandığında psikolojik olarak işe başladığınız için artık kaçmak için kendinizi ikna etmek yerine sorumluluğunuzu tamamlamak için uğraşmaya başlayacaksınız. Çok başarılı bir metot olduğunu söyleyen psikologlar çoğunlukta. Bu metot aracılığıyla da anlıyoruz ki gerçekten de başlamak bir işi tamamlamakla neredeyse eş değer.
Çalışmak, uçup giden bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlık. (Victor Hugo)
Kalın sağlıcakla.
Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli: [email protected]