Kötü alışkanlıklarınızı bırakın ama en kötü bir alışkanlığınız var önce onu bırakın. İnsanın en kötü alışkanlığı hele bu devirde gittikçe artan şikayet dediğimiz alışkanlık. Çok hızlı yayılıyor. Tıpkı bir grip virüsü gibi.

Şikayet eden insan harekete geçemez, şikayet etme maalesef bir bağımlılıktır. Çünkü şikayet etmek kendince haz veren bir histir. Fakat bu haz geçicidir ve kalıcı acıların temelini oluşturabilir. Şikayet ettiğinizde suçu dışarıya, şartlara, ekonomiye, siyasilere, okula, öğretmenlere, coğrafyaya yada pek çok şeye atabilirsiniz. Ve attığınız zamanda da mevzu sizden düşer. Dolayısıyla şikayet ede ede hayattaki başarısızlıklarınızı sinde sindire devam ettirmek isteyebilirsiniz ama bu kendi yaşamınızı tasarlarken kullanabileceğiniz çok iyi bir seçenek değil, şikayet etmeme seçeneğini kullandığınızda ise yani zihninizden şikayet etme düşüncesini çıkardığınızda zihninize doğal olarak cesaret duygusunu yerleştirmiş olacaksınız. Şikayet ve cesaret aynı zihinde birlikte bulunamıyor maalesef. Bu sebeple şikayet giderse cesaret gelir ve harekete geçersiniz. İnsanlık tarihine baktığımızda şikayeti zihninden çıkarıp cesareti zihninde bulunduran bir çok başarılı bilim adamı, sanatçı ve sporcu göreceksiniz. Bu başarılı insanların ortak özelliklerinden biri de duygusal istikrara sahip olmalarıdır. Duygusal istikrar cesaretten beslenir.

Şikayet etme duygusu, ruh sağlığı yerinde olan insanların kullandığı savunma mekanizmalarından pek çoğunun kaynağı. Fakat savunma mekanizmaları fazla kullanıldığında kişinin gerçeklerle bağının kopmasına ve ruh sağlığının bozulmasına neden olan en başat faktörlerden bir tanesi durumuna geliyor.

Okul başarısı düşük öğrencilerimde gördüğüm tam da bu. Şikayet bütün zihinlerini işgal etmiş, cesarete zihinlerinde yer açamıyorlar. Ve ders çalışma konusunda eyleme geçemiyorlar. Öz güveni yerinde, iç kontrolünü sağlayabilen ve problem çözme becerisine sahip öğrencilerimin daha az şikayet ettiklerini ve daha çok ders çalıştıklarını gözlemleyebiliyorum. Öz güven, iç kontrol ve problem çözebilme becerisi. Bu üç faktöre şikayet alışkanlığının panzehiridir  diyebiliriz. Peki bu durumda biz yetişkin bireylere düşen görevler ne? Ben bir tanesini söyleyeyim. Psikoloji dersi tüm okul türlerinde zorunlu ders haline getirilmeli. Ama bizde maalesef sadece lise de sosyal alanında seçmeli bir ders olarak okutulmakta. Daha garibi de şu; öğrenci üniversite de Psikoloji, Psikolojik Danışmanlık ve Felsefe Grubu Öğretmenliği gibi bir bölümde okumak isterse YKS’de Psikoloji dersinden çıkan soruları yapmaması gerekiyor. Tren ters istikamette giderken, Trenin içinde doğru yöne yürümeye çalışıyoruz…….

Sağlıcakla kalın!

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]