Vefa sızlar, vefa sızlar. / Yiğit ölse, vefa sızlar. / Nerden bilsin kıymetini; / Mert olmayan vefasızlar.
Kıymetli Dostlar! Son zamanlarda yaşadığımız pek çok olaydan sonra, bir kez daha eksikliğini hissettiğimiz bir kavram da “VEFA” oldu maalesef.
Eskilerin köklü bir İstanbul takımı olarak bildiği, orta kuşağın İstanbul’da bozasıyla sevdiği VEFA semti, amatör kümeye düşen futbol kulübüyle unutuldu gitti. Keşke unutulan sadece futbol kulübü olsaydı. Kaybettiğimiz onca erdemin ardından günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş, hatta son dönemde tamamen yitirdiğimiz bir “değer”i de kaybettik.
Sözlükte “bir şeyi yerine getirmek, sözünde durmak, bağlılık” gibi anlamlara gelen “VEFA” ahlaki bir terim olarak, iyilikleri unutmama, iyilikte bulunanlara daha fazlasıyla karşılık verme demektir. Vefalı davrananlara vefakar denir. En büyük vefakarlık; yüce yaratıcıyı tanımak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, kulluk görevlerini eksiksiz yerine getirmektir. En büyük nankörlük ise kulun Rabbini inkar etmesidir.
Duayen gönül insanı merhum Ali Metin Tokdemir’in ifade ettiği gibi; “Vefa gibi yüksek bir duyguyu rafa kaldırmayın, zira ahde vefa imandandır, namustur. Bunu böyle bilin ve vefanıza laf getirmeyin. Ahde vefasızlık, imansızlıktır.”
Vefa; Yüce Yaratıcıya duyulur en başta… Cennet vatana, ecdadımıza, aziz milletimize, dostlarımıza, mensubu olduğumuz topluluğa, yol arkadaşlarımıza vefalı olmak erdemli ve ahlaklı her insanın ilkesi olmalıdır. Vefalı olmak; Müslümanlığın ve insanlığın temel taşlarındandır.
Vefa; adam olmaktır, ahlaklı olmaktır, mertliktir, iman ve vicdan alametidir. Yol arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz olmalıdır. Bülbülden vefa ummayız; çünkü biliriz ki her dem başka bir gül üzerinde öter.
Beraber yola çıkılan insanlara karşı gösterilen vefasızlık, şüphesiz ki insanın kendisine ve yol arkadaşlarına karşı saygısızlığı ve ihanetidir. Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişen her kim olursa olsun vefasızın ta kendisidir.
Ahde vefa, sözünde durma, verdiği sözü yerine getirme İslam ahlâkının en önemli prensiplerinden biridir. İster Allah’a ister kullara karşı verilmiş olsun her meşru ahit ve söz, atılan her imza insanı borçlu ve sorumlu yapar.
Ahdini bozmak ise “zulüm ve haksızlıktır.” Sosyal hayatın sağlıklı sürdürülebilmesi ve toplumda güvenin yerleşmesi açısından ahde vefa, hayati öneme sahiptir. Sebebi her ne olursa olsun; yola çıktığımız dostlarımız ve yol arkadaşlarımıza vefa gösteremiyorsak bizden ne iyi bir Müslüman ne de iyi bir insan olur. Vefa ile sadakat aynı şey değildir dostlar. Güçlüler vefalı, acizler ise sadıktır.
Sevgili Dostlar! Vefa, günümüzde İstanbul’da bir semt adı olmaktan başka maalesef hatırlanmıyor artık. Dostluk, muhabbet, uhuvvet, emanet gibi kavramlarla birlikte yavaş yavaş kayboluyor vefa içimizden…
Yazımızı kadim bir nasihatle tamamlayalım: “Oğlum, herkesle arkadaşlık edilmez. İhtiyaç içinde olduğun zaman senden uzaklaşan, genişlik zamanında malına göz diken ve yükseldiği vakit sana üstünlük taslayan kimse ile arkadaş olma!”
NE MUTLU VEFALI OLANLARA ve VEFALI KALABİLENLERE…