Yaptığı herşeyi en iyi yapan, iyilikleri emredip, kötülükleri yasaklayan Allah, yapılan iyilikleri de kendine yapılmış kabul ediyor.

Yeryüzünde iyiliklerin yayılmasını,  ıslah ve imar edilmesini isteyen Allah, bunlardan razı olduğu gibi bunları yapanlara kat kat mükafat vadediyor. Allah'tan daha güzel kim mükafat verebilir.

"Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürülecek siniz."  (Bakara 245, Hadid suresi 11) Bu ayetlerde, Allah başkasına  Allah için yapılan yardım ve iyilikleri Karzı Hasen (Allah'a verilmiş güzel borç) kabul ediyor. Sonra onları kat kat ve  çok değerli mükafatlandırılacağı bildiriliyor.

Bir Kutsi Hadisi Şerifte ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:

-“Ey âdemoğlu! Hastalandım,  beni ziyaret etmedin”. Âdemoğlu:

- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ:

- “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni(m rızamı) onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?

- Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Âdemoğlu:-

- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der. Allah Teâlâ:

- “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin?

- Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Âdemoğlu:

- - Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? der. Allah Teâlâ: - “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur (Müslim, Birr 43)

Bilindiği gibi Yüce Rabbimiz’in hastalanması, bir şey yemesi- içmesi ve bunlar için herhangi bir kimsenin yardımına muhtaç olması  kesinlikle düşünülemez. Buna rağmen Allah Teâlâ’nın, “hastalandım, yiyecek istedim, su istedim” buyurması, kulun şaşkınlığına ve haklı olarak, “sen bunlardan uzak, tüm âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret eder, nasıl doyurur ve sana nasıl su verebilirdim?” demesine yol açmaktadır. Ancak birincisinde, hastayı ziyaret edenin, Allah’ın rızasını hastanın yanında bulacağı; iki ve üçüncüsünde de, muhtaçları yedirme ve içirmenin sevabını Allah’ın katında bulacağı cevabıyla kulun şaşkınlığı giderilmektedir. Bu arada, hadiste sayılan iyiliklerin, kulu Allah’a yaklaştıran amellerden olduğu hasta ziyareti gibi gönül almanın,insanları motive etmenin önemi bildirilir.

Toplumu sürekli diri, sağlıklı ve güvenli tutmak hasta, âciz ve düşkünlere ilgi duymakla mümkündür. Toplumda düzenin, insanda duygu ve davranışların en çok bozulduğu hastalık, düşkünlük ve ihtiyaç zamanlarında, sağlam ve imkânı olan kimselerin yapacakları iyiliklerin, doğrudan Allah’a sunulmuş ikram olarak değerlendirilmesi, büyük bir şeref ve teşviktir.

Tabiatıyla bu tür fırsatların kaçırılması ise, fevkalâde büyük bir gaflet ve telafi edilemez bir zarardır. Kul, kimi ziyaret ettiğini değil, kimin emrini yerine getirdiğini düşünmelidir.

Allah ayet ve kutsi hadislerle bize insan, hayvan, canlılara yapılacak iyilikleri kendine yapılmış kabul ediyor, büyük mükafatlar vadediyor. Allah'ın mükâfatı büyük ve en güzeldir. Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz.

Materyalist, kapitalist zihniyet yeryüzünü cehenneme çevirirken,   hayırda  yarışmayı isteyen islâm, iyiliklerin Allah için olması halinde insanlık cennetin bir örneğini yeryüzünde yaşamaya başlar.

"Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almaktadır." (Tevbe suresi 111)

Bu âhirete inananlar için en kârlı bir alış veriş değil mi? "O’nunla yapmış olduğunuz alış verişinizden dolayı sevinin! İşte bu, çok büyük saadettir."