Kıymetli Pervasız Dostları!
İnsanlarla iletişim kurarken, sözcük ve cümlelerimizi bazen özenle bazen de içimizden geldiği gibi kullanırız. Sizler de tanık olmuşsunuzdur: Bazı kişiler, sırf konuşmak için konuşurlar. Hatta konuştukça saçmalarlar. Bu durumda hemen şu deyim aklımıza gelir: “Laf olsun torba dolsun.” Çünkü bu durumda ağızdan söz yerine laf çıkmaya başlamıştır.
Bazı insanlar da vardır ki; söyledikleri her cümle karşıdakinde büyük bir etkiye sahiptir. Konuştuklarında anlamlı, duygulu ve vurgulu konuşurlar. İşte SÖZ ile LAF arasında böylesine ince bir çizgi vardır. O kadar ince bir çizgidir ki; bu farkı bilen ve fark eden insan, gereksiz ve boş konuşmaz. Söylediği her sözcük ve cümleyi düşünür, sorgular, ölçer, tartar. Duyarlı ve sorumlu her insanın yapması gereken de bu olmalı zaten.
Kadim toplulukların hepsinde ve Yüce Dinimiz İslam’da güzel sözün önemi hep vurgulanmıştır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de onlarca farklı ayet mevcuttur. Örneğin: Fussilet Suresi 33. Ayette şöyle seslenir Yüce Rabbimiz: Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve “Gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
Hz. Peygamber de “Güzel söz söylemek sadakadır” buyurmuşlardır. Gönül alan, gönül yapan, rahatlatan, sakinleştiren; hakkı, adaleti ve sabrı tavsiye eden; sevindiren, ümit veren her güzel sözün; Müslüman için sadaka sayılması, sözün önemini ortaya koyması açısından dikkat çekicidir.
“Ağzından çıkanı kulağın duysun” ifadesi, SÖZ ile LAF arasındaki önemli farkı ortaya koyar aslında. Eğer ağızdan çıkan her sözcüğü kulağımız gerçekten duysa, tüm hayatımız değişmeye başlar.
SÖZ üstüne söz olmaz, çünkü sözün TEK sahibi olur. Söz aklımızdan ve kalbimizden çıkmaz, ancak diğer insanlarla paylaşılır. Paylaşıldıkça çoğalmaz, yine TEK olarak kalır. Söz bazen acı verir, çünkü gerçektir. SÖZ, samimiyet ve ciddiyet taşır. Öylesine ve herhangi bir anda değil, yerinde ve zamanında söylenir. Gerektiği için, gerektiği kadar, gereken kişiye söylenir. Az ve öz olur, uzatılmaz. Uzatılırsa “Laf Salatası” olur. Söz açık, net ve duru olur. Bu nedenle söz söylemek apayrı bir sanattır.
LAF, içi boş cevize benzer. Laf olarak kullanılan sözcükler görünüşte sözle aynıdır, ama özü yok ve içi boştur. Bu yüzden “boş lafa karnımız tok”, “lafla peynir gemisi yürümez”, “boş laf konuşma” denir. “laf ebesi, laf cambazı, laf salatası, laf kalabalığı, lafügüzaf, iri laf, kuru laf ” söz grupları da dilimizde kullanılmaktadır.
Laf olarak kullanılan sözcüklerin içi boş ve anlamsız olduğu için, her kullanan kendine göre içini doldurur veya boşaltır. Bilgisiz ve gereksiz konuştuğumuz her cümle laftır. Bu nedenle evelenir, gevelenir, asalak sözcüklerle (hımm, ıııı, şey, aynen, yani gibi) sürdürülür. Dedikodunun ana malzemesidir laf. Söz söylerken dedikodu yapılmaz.
Söz ve laf arasındaki asıl fark, söyleyenin ne söylediğini bilmesidir. Kullanılan sözcüğün içeriği, anlamı ve tanımının bilincinde olunmasıdır. İnsan sözle ayakta durur, çünkü söz yaşanır ve yaşatır. Laf anlıktır, boş vaattir, aldatır. Aldanmamak için söz ve lafı ayırt etmeyi öğrenmek gerek. Söz ağızdan bir kere çıkar ve hedefini bulur. Laf ise ortaya saçılır gider, sahibi yoktur.
Konuştuğumuz her sözcük veya cümle söz olarak bilinir. Eğer söylediklerimiz faydalı değil ise laf, bir fayda sağlıyorsa güzel söz (kelam) olarak değer bulur. SÖZ, Allah’tan insana verilmiş en değerli nimetlerdendir ve BAKİ’DİR. LAF ise insanın geçici hevesleri gibidir, FANİ’DİR.
Selam olsun “Söz”ü bilip kullananlara ve Baki olana sahip çıkanlara…