İnsanları anlamıyorum,
Ne kötüler ne iyiler.
Orta karar yaşamaya devam ediyorlar.
Kimse anlaşılmak istemiyordu.
Hepsi bir şeylerin peşinde.
Birbirlerini takip ediyorlar.
Ne oluyorsa, günün finalinde birbirlerini yiyorlar.
İnsanların anlamı böylelikle kaybolup gidiyordu.
Gece çökünce de onları anlamanın hala imkânsız olduğunu kendimden öğreniyorum.
Ne kadar anlayışlı olsanızda, emin olun ki karşı tarafta sizin bir anlamınız yoktur...
Bir anlam arayışı içindeyiz.
Alışamadık bir türlü şu dünyaya.
Yaşıyoruz işte.
Ya da öyle zannediyoruz.
Eğleniyoruz, çalışıyoruz seviniyor üzülüyoruz
Günün sonunda yine bir gecenin koynunda, düşünceler içinde yatağımızda kıvranıyoruz.
Hepimiz bir geçim derdindeyiz
Gözümüz başka bir şey görmüyor.
Tohum attığımız her tarladan bir beklentimiz var.
Eskiden kazancımıza şükrederken şimdi neden daha fazla kazanmadığımıza şikâyet eder olduk.
İyi bir verim vermediği için toprağımızı öldürmeye başladık, adı sanı belli olmayan ilaç ve gübreyle.
Bir anlam arayışı içindeyiz.
Bir boşluk var içimizde.
Tarifini edemediğimiz bir boşluk.
Dolmuyor bir türlü.
Dolmadıkça genişleyen,
Bizi koca bir okyanusta sadece bir damlaya dönüştüren bir boşluk...
Anlayamıyorum insanları.
Harıl harıl bir işçi arayan patronları.
Onlara göre her müşteri saygıyı hak ederdi. Müşterinin geride bıraktığını temizleyen işçiye bu saygı düşmüyordu kimine göre.
Düşünsenize yıllarınızı veriyorsunuz, karnınızı doyurmayan, ay sonuna yetinmeyen bir ücret karşılığında patronunuzun saygı duyduklarına karşı eğilip bükülüyorsunuz. Kimi müşterilerden hakaret yiyorsunuz. Kimi müşterilerin lavabolara bıraktığı kirli peçetelerini çöp kutusu dururken yere attıkları kabukları topluyorsunuz. İşin tüm yoğunluğunu siz çekiyorsunuz günün sonunda en küçük hatada patronunuzdan fırça yiyorsunuz.
Saygıyı hak eden siz iken küçük düşürülüyorsunuz.
Ailenizle doğru düzgün vakit geçirmiyorsunuz.
Sadece patronunuzu zengin etmek için yıllarca ömrünüzden veriyorsunuz. Ne için, ya sigorta hatırı ya da aileniz için.
Geçim kolaydır velakin anlayışı olmayan sadece kendini düşünen bir işleri sahibinin yanında zorlaşır.
Oysa siz patronunuzdan daha fazla ücret değil sadece biraz saygı beklediniz.
Saygı olan yerde Sevgi de olur, moral de...
Patronlar işçisine saygı duyduğu zaman üretim olur iş yürür..
Birbirimizi anladığımız gün bu anlam arayışı sona erecekti.
Sevgili Pervasız okuyucuları;
Bugün bir işyeri sahibi iseniz en azından size saygı duyan işçinize siz de saygı duyun.
Hayatta her şey karşılıklıdır. Her insanın bir stres ibresi vardır. İşçinizi dinleyin. İnanın sizden daha fazla ücret değil bir anlayış bekler. Bir hatasını gördüğünüzde onu müşterinizin yanında küçük düşürmeyin.
Sorunu önce dinleyin, dinlemeden işçinizi yargılamayın.
Bir de şöyleleri de vardır.
İşçiye kendisinin rızık verdiğini düşünür. Oysa Rızık Allah'tandır. Böyle düşünenlere Orhan Kemal ne güzel hitap etmiş.
***
Orhan Kemal'den...
Sen!
Bana ekmek veriyorsun ha!
Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!"