Seriye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ufka Bakmak başlığı altında kişilik gelişimleri ve dönüşümlerini ele almayı hedefledim.
Bu köşede fizik, kimya, felsefe, satranç, spor ve yabancı dil gibi diğer uzmanlık alanlarımda da yazacağım ancak kişilik gelişimleri ve dönüşümlerini ele almamın daha öncelikli olduğunu düşünmeme sebep olan çeşitli faktörler vardı. Lise ve üniversite öğrencilerinin ciddi problemler yaşadığına sıklıkla tanık oluyorum ve güçlü bireylerin ortaya çıkması için onlara yol haritası çıkarmayı önemsiyorum. Öte yandan yetişkinler için de bunun ne kadar gerekli olduğunu gözlemlemeye devam ediyorum. Bu durumun Türkiye, Almanya ya da Fransa için farklı olduğunu söylemek de pek mümkün değil doğrusu.
Ne Düşündüğünüze ve Ne Yaptığınıza Dikkat Edin; O Olursunuz
Ünlü Yunan düşünür Efesli Heraklitos diyor ki; “Günden güne neyi seçerseniz, neyi düşünürseniz ve neyi yaparsanız o olursunuz.” İşte tam da bu sebeple bu eylemleri yaparken çok dikkatli olmak gerek. Başlığı tersinden yazarsak olmak istemediğiniz kişi gibi seçimler yapmayın, onun gibi düşünmeyin ve onun gibi davranmayın.
Fars İslam Alimi ve Hezarfen (pek çok farklı uzmanlık alanında engin bilgilere sahip kişi) İmam-ı Gazzali’ye dair şöyle bir rivayet var. Bir gün, onun da içinde bulunduğu kervana eşkıyalar saldırır. Altınlar, gümüşler, bohçalar ne varsa hepsini çalıp giderler. İmam-ı Gazzali bu eşkıyaların peşine düşer ve dere tepe demeden onları takip eder. En sonunda onları bulur ve onlardan bohçasını ister. “Bre adam canına mı susadın” derler İmam-ı Gazzali’ye. O ısrar eder. “Beni derhal liderinize götürün” der.
Eşkıyalar şaşkın bir şekilde onu liderlerine götürürler. İmam-ı Gazzali ahvalini arz, bohçasını talep eder. Eşkıyaların lideri sorar; “Seni peşinde dağ tepe gezdiren ve canını hiçe saydıran bu bohçada ne var?” İmam-ı Gazzali ona bohçasında, hocasından aldığı derslerin notları olduğunu söyler. Bunun üzerine eşkıyaların lideri ona “Senden çalınabilen bilgi senin değildir” der. İmam-ı Gazzali o an anlar ki; notlarında ne yazdığı o kadar da önemli değil, asıl önemli olan onun notların ne kadarını okuduğu, ne kadarını hatırladığı ve ne kadarını içselleştirdiğidir.
Yakınlarda University College London’da yapılan bir araştırmada; bir eylemi altmış altı gün tekrar ettiğinizde onun sizin için alışkanlık haline geldiği ve o eylemi yapmanın yapmamaktan daha zor olduğunu gözlemlemişler. Bu durumun nörofizyolojik ve psikolojik sebepleri var. İşten geldiğinizde, evde oturup sosyal medyadan aldığınız beğenileri takip ederek dopamin salgılarsınız ve sosyal medyayı takip etmeyi bırakırsanız dopamin yoksunluğu yaşarsınız. İşten sonra sosyal medyayla vakit geçirmek yerine spora gitmeye başlarsanız belli bir süre sonra spora gitmek gitmemekten daha kolay hale gelir çünkü spor yaptığınız ve başardığınız için de dopamin salgılarsınız.
Eylemlerimizi gerçekleştirirken belli bir değerler hiyerarşisini takip ederiz, bu bütün insanlar için geçerlidir. Yoksa kaos ortaya çıkar. En önemli eylemleri öncelikli yapmak yerine başka eylemleri (bu başka eylemler ikincil öneme sahip bile olabilirler) yapmaya başladığınızda, bu başka eylemlerin bizim için taşıdığı nörofizyolojik ve psikolojik önem ve büyüklük artar. Aynı şekilde temel eylemlerin önemi ve büyüklüğü ise giderek küçülür. Bu şekilde değerler hiyerarşimiz değişir. Dolayısıyla hangi eylemleri gerçekleştirdiğimiz sadece günlük pratik sonuçlara yol açmaz aynı zamanda bizi farklı değerler hiyerarşisine sahip farklı bireyler yapar.
Atalarımızın dediği “alışmış kudurmuştan beterdir” sözü pek haklı. Aslında alışmış kişi için eylemler alışkanlık değildir artık. Değerler hiyerarşisinde önemli bir yeri vardır bizim alışkanlık diye adlandırdığımız şeyin. Bu mekanizma sadece olumsuz işlemez. Kendinizi olmak istediğiniz insan yapmanız için de aynı mekanizmayı kullanırsınız. Olmak istediğiniz insani düşünün ve onun gibi davranın.
Sevgiyle Akşehir.
DEVAM EDECEK