Küçük kız yüzünde kocaman gülümsemesiyle, bir eliyle ağzını kapatmış, parmaklarının ucuna basa basa sessizce kapıya doğru gidiyordu. Bir adım sonrası özgürlüktü. Dış kapıya yaklaşıp ayakkabılarını eline aldı, yakalanmamak için dışarıda giymeyi düşündü.
Arkadaşları Hayriye ve Leyla onu bekliyordu. Tam kapıdan çıkarken bir el kulağını tuttu. Annesine yakalanmıştı işte. Geriye dönüp baktığında abisi pişkin pişkin sırıtıyordu. İspiyonlamıştı besbelli.
Annesi akşam dışarı çıkmasına izin vermemişti ama o şansını denemişti. Dışarı çıkamıyordu, televizyon izleyemiyordu, akşam evde ne yapacaktı. Pembe panterini alıp biraz onunla oyalandı. Sonra da abisiyle barışıp saklambaç oynadılar.
Evleri iki katlı toprak evdi. Yukarıda dört oda vardı. Aşağıda da iki oda, mutfak ve tuvalet banyo vardı. Aşağıdaki odada oturuyorlar, yukarıyı pek kullanmıyorlardı. Geceleri orası Yatıra aitti. Evlerinin bulunduğu yer eskiden mezarmış. Annesiyle babasından duymuşlardı. Daha önce hiç Yatır görmemişti. Acaba neye benziyordu?
Saklambaç oynarken abisi onu her yerden bulup sobeliyordu. Tek çare üst kata saklanmaktı. Yatırdan ne kadar korksa da bunu göze alacaktı. En azından merdiven bitişiğinde durup sürekli arkasını kontrol eder, Yatır gelecek oldu mu koşarak aşağı inerdi. Abisi sayarken yavaş ve korkak adımlarla çıktı merdivenden. Yukarısı karanlık ve son derece ürkütücü görünüyordu. Merdivenin yarısına geldiğinde daha fazla çıkamadı. Bu kadarı bile yeterliydi.
“Önüm arkam sağım solu sobe, saklanmayan ebe” dedi abisi. Kız olduğu yere çömeldi. İçindeki korkuyla atan kalbi, neredeyse onu ele verecekti. Ne olurdu ki, sanki yatır ona ne yapacaktı ki? Ya karanlıkta ağzını kapatır odaya götürüp çarparsa. Geçende annesi komşuyla konuşurken duymuştu. Eski komşularının çocuğunu cin çarpmış, hoca hoca geziyorlarmış. Ağzı taaa kulağına kadar kaymış. Ya yatır da onu çarparsa? Hemen aklından yatırla ilgili kurduğu türlü kötü düşünceyi, kafasını sağa sola sallayarak atmaya çalıştı.
Abisi arka odaya doğru giderken, zafer sarhoşluğu içinde aklında hiç bir şey kalmadı. Koşarak bağırdı; “Sobeeee.”
Olmuştu işte, ilk defa sobelemişti. O an ne yatır kalmıştı, ne de ağzı kayan çocuk. Hayatında ilk defa sobeleyen küçük kızın ağzı kulaklarındaydı.