Bilindiği gibi; Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda bulunan yöneticilerin görevi MEB kanununda yapılan değişiklik gereğince 14/03/2014 tarihinde aynı veya farklı eğitim kurumlarında 4 yıllık görev sürelerini tamamlayan okul müdürlerinin görevleri sona erdirilmiştir.

Görevleri sona erdirilen okul müdürleri ‘’başarı değerlendirmesine’’ tabi tutularak süreç başlamıştır. İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından sonuçlar duyuruldu. ‘’Kurum Yöneticilerinin 2014 yılı ek görevlendirme takvimi’’ işlemeye başladı.

Her yeni sistem ilk defa uygulama aşamasında ufak-tefek sancıları yanında getirir. Ancak uygulama aşamasında ortaya çıkan bir takım aksaklıklar zaman içerisinde düzeltilip telafi edildiğinde getirilen sistem yerli yerine oturur.

Nitekim 2010 yılında uygulamaya konulan Müdürler Rotasyonu, Milli Eğitim Müdürleri ve Şube Müdürleri Rotasyonları da böyle olmuştur.

Ardından gelen 4+4+4 eğitim sistemi, okulların dönüşümü ve Norm Kadro ayarlamaları da bazı rahatsızlıkların ardından, görülen hata ve eksiklikler telafi edilerek sistem oturmuştur.

Şunu kabul etmek gerekir ki; Milli Eğitim Bakanlığında yeni bir süreç başlamıştır. Buna ayak uydurmak, yeniliklere açık olmamız lazım.

Artık deyim yerinde ise, eli sopalı, çatık kaş asık surat bir idareci profilini Milli Eğitim istemiyor. Eğitimcilik kimliğiyle, emri tahtındakilere rehberlik eden ‘yönetici anlayışı’ istiyor. Ben eksenli değil, biz (ekip) anlayışının hakim olduğu bir yönetim anlayışı istiyor.

Gecesini gündüzüne katıp fedakârca çalışan yöneticilerimiz olduğu gibi, sadece koltuktan aldığı enerji ile durumu idare eden (az da olsa) yöneticilerimiz de vardır.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Nabi Avcı yaptığı açıklamalarda ‘’eğitimcinin asli görevinin öğretmenlik olduğunu, idarecilik görevinin asli görev olmadığını’’ defaatle vurgulamıştır.

Bir başka açıdan bakıldığında da şöyle görülmektedir. Kurum Yöneticilerinin 2014 yılı ek görevlendirme takvimi geniş bir zamana yayılarak okulların açıldığı döneme getirilmiş olup bu süreçte gidip-gelmeler eğitim-öğretimi olumsuz etkileyecektir.

Müdürlerin başarı değerlendirmesini yapan paydaşlardan ‘’Okul Aile Birliği’’ üyelerinin pedagojik açıdan değerlendirme yapmalarının yanlış olduğu dillendirilmektedir.

Henüz dört ay kadar kısa bir süre önce göreve başlayan Milli Eğitim Şube Müdürlerinin daha çevresini dahi tanımadan kurum müdürlerini değerlendirmesi ne kadar isabetli olmaktadır? Sorusunu sormaktadırlar.

Daha bir-iki yıl önce kendisine ‘’Başarı Belgesi’’ verilen kurum müdürüne, bir yıl sonra aynı Milli Eğitim Müdürü tarafından başarısız notu verilmesi nasıl izah edilebilir? Sesleri yükselmektedir.

İlçeler arasında kıyaslama yapıldığında çok büyük bir değerlendirme farklılığı göze çarpmaktadır. Bir ilçede başarılı Müdür sayısı yüzde 45-50’lerde iken, komşu bir ilçede bu oran yüzde 20-25’lere düşmektedir. Bu durum İller arası kıyaslamalarda da göze çarpmaktadır.

Kurum Yöneticilerinden bu tür eleştiriler ve serzenişler gelmektedir. Bazı müdürler yargı yoluna başvuracaklarını ifade etmektedirler. Elbette varsa hak kaybı hakkını kanunlar nezdinde ararlar.

Ancak bazı Sivil Toplum Örgütlerinin yöneticileri tahrik ederek, mantıklı ve makul olmayan gerekçeler üreterek (toptancı bir yaklaşımla) mahkemeye yönlendirmeleri de boşuna bir enerji kaybına yol açacaktır.

Geçmişte ‘’Müdürler Rotasyonu’’ uygulandığında aynı teşvikler yapıldı. Hatta bazı kurum yöneticileri ‘ben nasıl olsa mahkeme kararı ile geri geleceğim’ düşüncesiyle onlarca yıl beraber çalıştığı mesai arkadaşlarıyla vedalaşmadan ayrıldı. Sonuçta o gidişle bir daha dönemediler. Buna rağmen az da olsa haklı görülenlerin itirazları yerinde görüldü ve geri döndüler.

Hâsılı vel-kelam ‘’Yönetici Görevlendirme Süreci’’ nin yankılarını aktardık. Artısı ve eksisiyle farklı açılardan gelen sesleri aktardık. Dileriz bu süreç’te eğitim-öğretimi aksatmadan tamamlanır.