Uzun yıllardan sonra bu sene Ramazan Bayramını memleketimde geçirdim. Akraba, dost ve komşularla beraber olup sıla-i rahim yaptım.
Sıla-i Rahim; Akraba ve yakınları ziyaret etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma anlamında bir İslâm ahlakı terimidir.
Geniş anlamda ise; akrabalık hak ve hukukunun yerine getirilmesi şeklinde ifade edilip kişinin baba, anne, dede, nine, kardeşler, amcalar, halalar, kardeş çocukları, dayılar, teyzeler, sonra da yakınlık derecesine göre nesep bağı olan akrabalarına karşı, imkân nispetinde maddi ve manevi anlamda faydalı olmak, ilgi göstermek, onlarla irtibatı devamlı hale getirmek gibi anlamlara gelmektedir.
Sıla-i Rahim, sadece akrabalara karşı değil, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara ve her çeşit tanıdıklara karşı da ifası gerekli bir vazife ve borçtur.
Sıla-i Rahim’in üç derecesi vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı dilli, güler yüzlü olmak; karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmemek, kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İkinci derece de ziyaretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedeni hizmetlerdir. Üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.
Bütün bu sayılanların ifası, yakınlar arasındaki manevi bağları güçlendirmekte ve insanı hayata daha çok bağlamaktadır. Kişiyi bencillik, yalnızlık gibi kötü hislerden ve bu tür duyguların getireceği manevi durumlardan korur. Allah’ın rızasına, nice rahmet’in tecellisine, hikmet ve berekete vesile olur. Sıla-i Rahim konusuyla ilgili bir-kaç ayet meali alacağım;
‘’Onlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden (akrabalık bağlarını devam ettiren ve iyilikte bulunan) Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.’’ (Ra’d S.- 21)
‘’Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.’’ (Ra’d S.-25)
‘’Demek, yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.’’ (Muhammed S. -22-23)
Sıla-i Rahim konusunda Peygamberimiz (s.a.s)’in hadislerinden birkaç örnek alacağım;
‘’İşleyene daha dünyada cezası çarçabuk gelmeye en lâyık olan günah, zulüm ve sıla–i rahmin koparılmasıdır. Bu cezanın dünyada gelmesi, ahretteki cezaya kefaret değildir.’’ (Ebû Davut–Tirmizi)
‘’Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin’’ (Buharî, İlim, 37; Müslim, İmam, 74-77).
‘’Akrabalık, Arş'ta asılıdır. Der ki: -Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin” (Müslim, Birr ve Sıla, 17);
‘’Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez" (Buhari, Edeb, 11);
"Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin’’ (Buhari, Edeb, 12
‘’Ey insanlar, birbirinize selâm verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle Cennete giresiniz’’ (Tirmizî, Et'ime, 45).
‘’Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır’’ (Tirmizi, Zekât, 26)
‘’Akrabasının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.’’ (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45; Tirmizî, Birr, 10)
Ayeti kerime ve Hadisi şeriflerde sıla-i rahim’in önemi böyle vurgulanmaktadır. Rahmetli babam ve ana’mın sağlığında Akşehir’e, on beş günde bir giderdim. Şimdi ise seyrek gider oldum. Geçtiğimiz hafta, İstanbul’un boğucu sıcaklarından uzaklaşıp, bir kaç günlüğüne de olsa sıla-i rahim yaptım. Nasreddin Hoca Mezarlığında medfun olan babam, anam ve akraba kabirlerini ziyaret ettim. Nasreddin Hoca (Rahmetullahi Aleyh) türbesinde Fatiha okudum.
Kısa bir sürede olsa akraba ve dostlarımızı ziyaret ettim. Pek çok akraba ve yakınlarım fakirhaneye teşrif ettiler. Mevlana hazretlerini ve Lâdik’teki (Konya) Lâdikli Ahmed Efendiyi ziyaret edemeden İstanbul’a dönüş yaptık. Kalan ziyaretlerimizi bir başka sefere erteledik.