Çok güzel bir hava var. Tertemiz masmavi gökyüzü. Aldım başımı yürüyorum. İlkyazın coşkusunu yaşamaya yürüyorum. Belki yazmak istediklerim de aklıma gelir.
Yaşar KEMAL’de yürürken romanlarını, hikâyelerini düşünürmüş. Ben de genelde yürürken zihnimin daha açık ve berrak olduğunu, yürürken yazacaklarımı düşünürüm. Şimdi de ilkyazın coşkusu ile Hıdırlık’a doğru yürüyorum. Sadece ben mi yürüyorum? İlkyazın coşkusunu yaşamaya Hıdırlık yolunda yürüyen. Akşehir’de üniversite de okuyan beş altı öğrenci yürüyor. İlerde iki nişanlı ya da sevgili, el ele tutuşmuşlar. İki yaşlı. Yine ellerinde piknik yapmaya gittikleri belli bir aile ve üç çocuk, arkası açık bir araba içine doluşmuşlar, Yanımdan bir araba geçiyor müzik son sesi açılmış. Hıdırlık yolunda yürürken çam kokularını hissediyorum. Tertemiz mis gibi havasını hissediyorum. Öyle açık öyle mis gibi bir hava var ki Yürüyorum. İlkyazın coşkusu ile Hıdırlık’a, Tekke’ye, Kent Ormanı’na akın eden edene. Sevenler, sevilenler, öğrenciler, şehrimin güzel insanları, hava da öyle bir güzel ki, tek bir bulut dahi yok.
İlkyaz. Bahar başlangıcı. Sevdaya tutulmalar. Aşk ayı. Sevgi ayı. Gelince bahar ayları, gevşiyor gönül yayları. İlkyaz da sevgi başka, aşk başka. İlkyazda adeta doğa kendini gösterir, toprak kendini, su kendini, çiçek, böcek kendini gösterir. Doğa da bir kıştan uyanma, bir uyanış, bir çıldırış hali vardır.
Bazen insanlarda da bunu görürsünüz. Bir uyanış, bir çırpınış. Bir kendine gelme. İlkyaz coşkusunu içinde yaşayan insanları görürsünüz. Bu aylar coşkunun yaşandığı aylardır. İnsanlar, doğaya koşar, toprağa, belki de ağustosun, temmuzun yorgunluğunu atacaklar, toprak gibi, çiçek gibi, su yürüyen dal gibi.
İlkyaz coşkusu. Güneşli bir gökyüzü. Yürüyorum, Hıdırlık yolundayım. Sevgilileri gördüm, gençleri, ihtiyarları. Doğaya koşuyorlardı, ilkyazın coşkusuna, ilkyazın tadına erişmeye çalışanları gördüm.
Hıdırlık’tayım. Arabayla da çıkabilirdim fakat yürümenin zevkini bana hiçbir şey vermezdi. Hem böylesi güzel bir hava da araba da neymiş? Allah’a şükür sağlık da yerinde olduktan sonra. Yürüdüm çıktım. Ne kalabalık ne kalabalık. Anlatılır gibi değil!
Bir bardak çayın mutluğunda, ilkyazın coşkusunda gönlün hoşluğunu bilir misin? Bilir misin tertemiz havada çayın yudumunda verdiği o müthiş tadı? Yok, yok! İmkânı yok! O çayın güzelliği Hıdırlık’ta çıkar. Hele bir de âşıksan, seviyorsan, sevdiğin yanındaysa ve Hıdırlık’ta çınar ağacının altından Akşehir’in o doyumsuz güzelliğini seyre dalmışsan, yanında sevdiğin ve mevsimlerden ilkyazsa.
-Ne içerdiniz? Diye garson sordu,
-Çay, dedim,
Birazdan çayım geldi.
Hıdırlık akşamları, Tertemiz havası, mis gibi çam kokuları ve insanı dinlendiren müziği ile Hıdırlık akşamları, Akşehir akşamları başkadır. Gün başka, gece başka, sevda başka, aşk başka, çayın deminde ki mutluluk başka, hayatın anlamı başka, kalbin sevgi ile atışındaki ritmi başkadır.
Hıdırlık’ın sol tarafında yılların koca çınarı, yıllara meydan okurcasına öylesine heybetiyle durur ki. Heybetinden korkarsınız. Hey koca çınar! Yılların anısını kucaklamış, yılları kucaklamış koca çınar. Ne sevdalar dinlemiş, ne sevdalara tanık olmuş, sevdalı çınar.
Çınar ve etrafında masalarda oturan onlarca Akşehirli. Garsonlar mı? Her zaman ki işleri çay dağıtmak. Belki de çokça da güler yüz. Ne yapsınlar? Doğrusu da bu değil mi! elbette Hıdırlık ile birlikte çayı, temiz havası, çınarı, birbirinden güzel havuzları. Bak unutuyordum, Çınar’ın biraz ötesinden de mangal dumanları gelir. Artık kimi tavuk, kimi et, kimi evinden getirdiği yemekleri yemek için gelmişlerdir. Güzelim mesire yeri, Hıdırlık işte. Nasıl anlatmalı a canım! Hadi eti anlat, tavuğun, etin mangalda pişirildiğini, çocukların ordan oraya koştuklarını, ip atladıklarını, top oynadıklarını anlat! Hadi anlatılabilecekleri anlat da o etin mangalda pişerken o çamların içinde mis gibi kokusunu gel de anlat! Offff! Offfff! O ne güzel kokudur öyle! Mangalın sıcaklığını, o etlerin, tavukların mangal ateşindeki “cızzzzz!!!! Cızzzz!” eden sesini anlatabilir misin? Ancak yazarsın. Offfff be! Yazmak da bir yere kadar! Değil mi ya”
Akşehir’e ilkyaz geldi, coşkusuyla, çiçeğiyle, böceğiyle, içimiz kıpır kıpır, ümit sevinç dolu. Kıştan uyanmışız, İlkyazla atacağız tüm sıkıntıları, hoş geldin ilkyaz, hoş geldin gönüllere, hoş geldin ilkyaz Akşehir’e. (Akşehir 11/04/2024)