Önce bir gerçeği yazarak başlayalım. Müslüman veya komünist olmak öyle kolay bir şey değildir.
Elhamdülillah Müslümanım diyerek sıyıramazsın. Önce dürüst ve namuslu olacaksın, yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın ve ibadetini yerine getireceksin.
Komünist olmak için sosyolojiyi, ekonomiyi, iktisadı çok iyi bileceksin. Sosyal yaşamda engin bir bilgi birikimi olacak!..
İkisi de zor iş yani…
Beceremedim; ne tam bir Müslüman ne de komünist olamadım.
***
Gençlik yıllarımda ve halen; sol görüş içinde olduğum, insanı sevdiğim için “sosyal demokrat” fraksiyonun bir tık ötesindeyim.
Gençlik yıllarımda komünizm öcü gibi bir şeydi veya halkın bir bölümü öyle zannederdi.
Hiç unutmam, bir sokaktan geçiyorum. Birinci katta pencereden bakan kadın içeriye döndü; “ Koş koş Fatma! Bir komünist geçiyor” diye seslendi. Fatma bana iyice baktı; “Yahu bu bizim gibi insanmış; ağzı, burnu, kulakları var” dedi.
Sayımız az olduğu için var olan “Komünistler” ilgi çekiyor, Moskova’dan gelen paralarla memleketi satıyoruz! (Bu cümleyi sakın bugünlere benzetmeyin.) Bir kısım vatandaşa göre vatan hainiyiz, satılmışız!
Şöhretimiz uzaya çıkmış. Dönmüş dolaşmış, rahmetli anneciğimin kulağına gelmiş; “Senin oğlan komünist” olmuş…
“Olmaz!” demiş, “Ben ona haram süt emdirmedim.”
Çılgına dönmüş ve artık beni daha dikkatli izlemeye başlamış. Bir gece yıkamak için pantolon ceplerini boşaltırken eline o güne kadar hiç görmediği bir yabancı para geçmiş. Güzelim, okuma yazma bilmezdi. Paranın üstünde Atatürk’ü göremeyince tamam demiş, meğer doğruymuş; oğluma gavur parası geliyormuş. Ben şimdi onu öldürmez miyim?
Gecenin bir yarısı yorganın altındayım. Aniden bedenimin her yerine ağır bir cisim çarpmaya başladı. Fırladım. Annem ağlıyor, bağırıyor, elindeki soba küreğini vuruyordu:
“Geber! Ansızın avlan inşallah. Sana hakkım haram olsun!”
Elindeki küreği aldım. Onun biraz sakinleştirdim ama elindeki parayı sallayarak soruyordu; “Bu ne? Bu gavur parasını nerden aldın?”
***
O gün teyzemin oğlunun elinde gördüm ve onu istedim. Hiçbir değeri olmayan 10 Yugoslav Dinarı. Üzerinde Tito’nun resmi var. Koleksiyon yapacak, işe bu parayla başlayacaktım. Bunu anneme anlattım. İnanmadı, kalk dedi gideceğiz, bu doğru mu değil mi Mehmet’e soracağım.
“Anne, gecenin bu saatinde ayıp olur sabah gideriz” dediysem de olmadı, yola düştük. Teyze oğlu aynen böyle olduğunu anlatınca kurtuldum. Artık yine helal süt emmiş bir evlat oldum.
Yıllar geçip anımsayınca Mehmet; “Keşke” diyor, “Keşke o paradan benim haberim yok deseydim.”
Artık her yerimizden Dolar, Euro yani “gavur parası” fışkırıyor, onunla yatıp kalkıyoruz. Kimse ötekine vatan haini demiyor…
Hiç kimse ötekini düşünmüyor.
Ne Müslüman olduk ne de öteki!