Avrupa’nın göbeğinde soykırıma uğrayan Boşnakları, Çin’deki Uygurları ve Myanmar’ı görmeyen, duymayan Batı, trajik olayların yaşandığı Ermeni Tehcirini soykırım olarak tanımakta direniyor. Son olarak Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un önümüzdeki 24 Nisan’da böyle bir karara imza atacağı söyleniyor.
Bundan 15-20 yıl öncesine kadar, dağ gibi yığılmış insan kafataslarının fotoğrafı, Tehcirde öldürülen Osmanlı Ermenilerinin fotoğrafı olarak lanse edilirdi. Sonra ispatlandı ki fotoğraftaki kafatasları, Rus askeri üniforması içinde Türk köylerine saldıran Ermenilerin katlettiği Türklere aittir.
Tehcir sırasında kötü niyetli davrandığı iddiasıyla cezalandırılanlar olduğu unutulmamalı. Yaşananların trajedi olduğunda herkes hemfikir. Diğer taraftan, anne babaları öldürülen ya da hastalıktan ölen Ermeni çocukların, Osmanlı’nın hangi tebası tarafından evlat edinilerek yetiştirildiğine ve asıllarını yıllar sonra öğrendiklerine de bakmak gerek. Tabii bir de resmi arşivlere. Türkiye arşivlerini yıllar öncesinde açmışken, Ermenistan neden buna yanaşmaz?
Amerika kıtasına ayak basanların, Kızılderililere yardım bahanesiyle dağıttıkları battaniyelere Çiçek virüsü bulaştırarak dünyanın ilk biyolojik silah kullanılan soykırımını gerçekleştirdiklerini, bugün beş yaşındaki çocuk biliyor. Amerikalıların yaptığı soykırım, Olimpiyat Bayrağındaki 5 renkten birini yok edercesine korkunç ve inanılmazken, biz dünyaya haklılığımızı anlatmak için çaba harcayacağız…
Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımdan namuslu demokrat Fransız vatandaşları bile utanırken, biz dert anlatmaya çalışacağız…
Siyasette ve pazarlamada en etkin yöntem, Kendi Silahıyla Vurma yöntemidir. 24 Nisan’ın ülkemizde, Kızılderili ve Cezayir Soykırım Günü olarak ilan edilmesini ve yıldönümlerinde bu iki insanlık dışı soykırımın bütün dünyaya hatırlatılmasını öneriyorum.
Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizler her türlü ayrımcılığa karşı olmaya ve gerçek soykırımları lanetlemeye devam edeceğiz.