Avrupa Birliği, tam demokrasiyi birinci planda tutan uluslar arası bir teşekküldür...        1-İnsanların başkasına zarar vermedikçe, diledikleri gibi yaşayabilmelerini...

2-Yönetenleri istedikleri yönde tenkit edebilmelerini...

3-Yazılı ve görüntülü medyanın, hiç  baskı altına alınamayıp hür olmasını...

4-Halkın diledikleri gösterileri ve toplantıları, izin almadan, korkmadan, coplanıp su darbeleriyle yerlere serilmeden yapabilmelerini öngörüyor.

Yönetenler değil büyük oy çokluğuyla, hatta ittifakla bile seçilseler; onları tenkit etmek; alaya almak o birliğin üyelerinde yasak edilmiyor.

Avrupa Birliği üyelerinde; *Başbakanlar, Cumhurbaşkanları hiçbir ayrıcalık taşımıyorlar; tenkit ve ayıplamaları cezalandırmıyorlar. *Halktan üstün görünmüyorlar.

*İşlerine binlerce korumayla değil; yürüyerek gidiyor ve dönüyorlar.

Bizde ise, makam sahipleri kral gibi değil de, imparator gibi davranıyor.

En ufak bir karşıt gösteri, bizimkileri kinlendiriyor... Öfkelendiriyor.

Gösteri yapılacaksa onları metheden cinsten olacak!

Onları tenkit etmek, aleyhlerine gösteri yapmak yasak! Bu kurala uymayanları öldürtmüyorlarsa; hapislerde çürütmeye çalışıyorlar.

Madem ki demokrasi peşindeyiz; yönetenler sonsuz hoşgörülü olmalılar. Karşıt gösterileri, isyan veya ihtilal teşebbüsü gibi algılamamalılar. Her türlü tenkit ve kınamayı; demokratik hak olarak  kabul etmeliler.

Demokrasilerde, düşünceye, fikir ve ifade özgürlüğüne, toplantılara ve gösteri yürüyüşlerine yasak konamaz. Bu eylemleri yapanlar; dövülerek, ezilerek, tomalardan korkunç fırtınalar gibi fışkırtılan sularla yerlere düşürülüp çiğnenemez.

Demokraside, seçilenler  koltuklarını korumak için hiçbir hileye ve güce başvurmazlar. Zaten çok yararlı ve başarılı olmuşlarsa; halk onlara, "Aman gitme-Yeniden aday ol da seni seçelim!" diye yalvarır. Buna rağmen, "Artık dinleneceğim!" diye politikayı bırakanlar da çok!

Bu anlattıklarıma rağmen, "Avrupa Birliği kendi işine baksın! Bize karışmasın!" da diyenler çıkabilir. O zaman ülke yanlış yönlere doğru götürülmüş olur. Başa geçenlerin değiştirilemediği rejimler, demokrasi sayılmaz. Uygar batı alemi ile ters düşer. Ekonomi, zarar görür. Para değeri durmadan düşer. Para matbaalarını sürekli çalıştırmak zorunda kalınır. Parasının değeri düşürülerek soyulmuş olan halklar; büyük mağduriyet çekerler. Sonsuz enerji kaynaklarına ve uçsuz bucaksız topraklara sahip olan Rusya; böyle bir duruma düştü. Parası bizimki gibi, günden güne satın alma gücünü yitiriyor. Para değerinin düşürülmesi, o parayı kullanan halka yazık etmek ve soymaktan farksızdır.

Çok eski bir Fransız atasözü var; başka dillere de geçmiş:

"Baştakiler zenginleştikçe; halk yoksullaşır."