Bugünlerde ilişkilerimizin önü açılıp görüşmeyi başarabildiğimiz Türk kökenliler; kendi öz yurtları içinde biraz(Çok az da olsa) rahatlamış görünüyorlar. Bitişiğimizdeki Azerbaycan'da; gittiğimiz 1989 yılında bize ve Türkiye'ye karşı çok büyük bir ilgi vardı. Fakat ne yazık 1990 yılının 20 Ocak=Yanvar gecesi; Rus işgal güçlerinin insafsız saldırısı, esareti yeniden getirdi. Gece yarısı balkon ve pencerelere "çıkıp ne oluyor?" diye bakanları bile, top ve makineli tüfek ateşine tuttular.
Bazı Ruslarda; "Türkler de, Ruslar da, Tatar kökenlidirler" gibi bir inanç var. O da başka bir görüş! Fiilen Rus hegemonyası altında yaşayan kardeş ülkelerde,halkın çoğunluğu Rusça biliyor.
Şimdilerde çoğu Rusça konuşan Türk Cumhuriyetlerinde "Ana dillerine dönüş ve Türklerin bütünleşmesi konularında, pek güçlü olmayan bir heves var. Bir yandan bunu düşünürken; öte yandan Rusların korkusu, onları bir türlü aynı dil ve kültürde birleşmeye başlama cesareti göstermekten alıkoyuyor.
Bizim Yöneticilerin de, Arap problemlerinin içine gömülmesi; ON İKİ MİLYAR DOLARLIK BİR YATIRIMI Ve başka imkanları KAÇIRDI. Artık o çıkmaz yol bırakılıp; Türklerin birleşmesi ve Türk devletlerinin birbiriyle yakınlaşması için çaba göstermek gerekir. Halkımız için de, maddi ve manevi yönlerden çok yararlı olacaktır. Asya'daki Türk ülkelerinde yapılacak çok büyük işler var. Müteahhitlerimiz bu konuya yoğunlaşmalı.
Asya'daki Türk Ülkeleri, doğal kaynaklar bakımından da, petrol ve gaz yönünden çok zengin! Bazı iş adamlarımız bundan yararlanıyor; çoğu ilgilenmiyor. Arap problemlerine ayırdığımız zamanı oraya yöneltsek; işletilmeyen büyük doğal zenginlikleri canlandırabiliriz. Hem biz yararlanırız; hem de kardeşlerimiz zenginleşip bağımsızlık oranlarını artırırlar. Başkalarından pahalıya aldığımız petrol, gaz ve diğer enerji kaynaklarını, emek ve yatırımlarımızın karşılığında ucuza mal ederiz.
Çin ülkesinin batısında yer alan Uygur Türkleri kardeşlerimiz ise; tamamiyle çaresizler. Çin onları kalabalık nüfusu ve demir yumruğu altında eritip yok etmek istiyor. Bu yönde çok yol aldı. Bir zamanlar, "Uygur kızlarının, ana babalarından zorla alınıp başka bölgelerdeki Çinli ailelere verildiği" gazetelerde yazıldı; televizyonlarda söylendi. Biz hiçbir şey yapamadık; kınayamadık, soramadık bile!
Uygur bir kahraman kadın çıktı. Çin'deki bu zulmü, her yerde anlattı. Biz ise, ne yazık ki; Çin'in baskısıyla o kahraman kadının ülkemize girmesine yasak getirdik. İşler bu kadar vahim!
Arap problemleriyle uğraşmak ve boğulup gitmek yerine; Dünya Türklerini korumak ve birleştirmek için, çalışmamız gerekir. Hem de zenginliğimiz ve kardeşlerin birleşmesiyle gücümüz ve saygınlığımız artacaktır. Ne yazık ki; bu yönde hiçbir adım atan da ve görünen umut da yok!