İstanbul'daki Padişahın; "YUNAN ASKERİ BENİM ASKERİMDİR; KARŞI DURMAYIN!" dediği bir ortamda Atatürk ve çevresindeki bir avuç kahramanla, onlara inanan Türk halkı olmasaydı; bugün adı, Ahmet, AYŞE, FADİME, AHMET, Mehmet, Hüseyin, Doğan, Davut, vs... gibi Türkçe ve Arapça isimlerin hepsi; Rumca ve Yunanca olacaktı. Bütün Türk halkına "KULLARIM!" diye hitap eden ve tüm ülkeyi kendi tapulu mülkü sayan padişahlık da, babadan çocuklarına miras kalacak ve sürüp gidecekti! Belki o padişahlık da kalmayacak; Yunan işgali ve hakimiyeti sürüp gidecekti.
Önemli yazarlarımızdan Yılmaz Özdil'in söylediği gibi; "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLMASAYDI; bu topraklarda ezan da okunamazdı... Türkü de okunamazdı!"
1938 yılında Akşehir Gazi ilkokulunda birinci sınıf öğrencisiyken bizi sinemaya Atatürk'ün cenaze merasimini perdede seyretmeye götürmüşler; ağlayan insanlar ve birçok kadınlar görünüyordu. orada gördüm. Zamanlar çabuk geçti; Yalvaç'taki Gazipaşa ilkokulunun beşinci sınıfını bitirince orada parasız yatılı sınavına girdim; Denizli Lisesinin orta ve Lise kısmını parasız yatılı okudum. Fen şubesini birincilikle bitirdim. O zamanlar tek olan İTÜ, parasız yatılı olmaya ancak, üçüncü sınıfa geçenleri aldığı için; "MEKTEBİ MÜLKİYE-Yİ ŞAHANE sınavlarına gönderdiler; oraya da birincilikle kazanarak girdim. Birçok ilçelerde Kaymakamlık ve Akşehir'de Avukatlık yaptım. Akşehir bana uğurlu geldi; 1965'te Akşehir'in bağlı olduğu Konya ilinden milletvekili seçildim. Atatürk'ü göremedim fakat; İsmet Paşa'nın yanında çalıştım. Onu Akşehir'e ve Konya'ya götürdüm. Alaeddin tepesindeki TORANS lokantasında yüzlerce seçmenlerimle birlikte yemek yedirip; Mevlana'yı birçok vatandaşlarla birlikte ziyaret etmesini sağladım... Tarihi değerlerimizi ve rahmet-i Rahmana kavuşmuş olan devlet büyüklerimizi; hatta Osmanlı padişahlarına bile, rahmetle ve saygıyla anmak; saha çok yakışır.