Alman harbi denilen; İkinci cihan savaşına bütün baskılara rağmen girmemeyi başardık; felaketlerden kurtulduk! Fakat, ekonomik durumumuz çok kötüydü.
*Savaşa Müttefiklerin yanında girsek; Stalin, "Balkanları Alman işgalinden kurtarma" bahanesiyle ülkemize girecek ve hiç çıkmayacaktı. *İngiltere, ABD ve diğer müttefikleri; Almanya'yı mağlup eden Rusya'ya minnettardılar. Bizi Rus işgalinden kurtarmak için, kıllarını bile kıpırdatmayacaklardı. *Almanların yanında savaşa girsek; en büyük cezayı biz çekecek ve belki de haritadan tümüyle silinecektik. Savaşa girmedik, fakat politik ve ekonomik etkilerinden çok uzun yıllar zarar gördük.
Uzun yıllar sonra Kaymakamlık kursundan sonra bir ilçeye tayinim çıktı. Her türlü ihtiyaç maddesinin; özellikle çay, kahve, kalay ve diğer gereksinimlerin ithal edilemediği ve çok kıt olduğu bir dönemdi. Her şey, vesika ile satılıyordu. İhtiyaç sahiplerine vesikayı idare amirleri veriyor; il veya ilçenin ihtiyacına göre İstanbul'daki toptancısından vesika ile alan bakkallar; idare amirinin verdiği vesikaya göre satıyorlardı. Bir bayi, tahsisle getirdiği malın bir kısmını, hemen orada karaborsaya satsa; birdenbire zengin olabiliyordu.
Maiyet memuru unvanıyla kaymakamlık stajı yaptığım ilde; vali ve muavini yokken, görev ve makam bendeydi. Başvuran birine elli gram çay alması için vesika verdim; çok sevinmişti. İlk kaymakamlık yaptığım ilçede; belediye başkanı partinin verdiği güçle; o malların bayiliğini kendi akraba ve ortaklarına verip çıkar paylaşıyordu. Halk, elli gram çay bulabilmek için, beş-on kat fazla para ödüyordu. Vesika işini belediyeden alıp; tahrirat katibine verdim. İktidar partisinin il başkanı hemen geldi; "-Dolaylı yoldan hemşerim olduğunu" da söyleyerek; " Belediye ve parti başkanına, hiç karışmamamı!" emredercesine rica etti. Halk, uygulamamdan çok memnundu; değiştirmedim.Uzak bir yere tayinim çıktı. İl başkanının adamları, "Attırdık!" diye övünerek şenlik yaptılar. Hukuk diplomam da vardı; istifa edip doğduğum Yalvaç ağır ceza davalarının da görüldüğü Akşehir'de, avukatlık yaptım. Akşehir çok uğurlu geldi. Kısa sürede toparlandım.
O günlerde halkın ve özellikle gençlerin çoğu işsizdi. Davasına baktığım veya arkadaş olduğum birçok bay ve bayan, Almanya'ya işçi olarak gittiler. Savaşta yanıp yıkılan ve insanlarının çoğu ölen Almanya, çalışacak adam bulamıyordu. Üç beş ay sonra izinli gelenler, Almanya'yı anlatırlardı. Canları sıkıldığında; "Alamanya... Alamanya! Benden salağını bulaman ya!" diyerek dertlenirlermiş. Almanlar, Türk işçileriyle fabrikalarının çarklarını döndürüp ekonomilerini toparladılar. Fakat, bizimkilere eşit davranmadılar. Birinci Cihan savaşında müttefik olmamızı da unuttular. Şimdi bile,Avrupa Birliği'ne alınmamızı sürekli ötelemekteler. Artık Almanya'da beş milyon'dan fazla Türk var. Ne yazık ki, bazı ırkçılar, Türkleri öldürmek için, çete bile oluşturdu. *Amerika'da ise, daha fazla Türk bulunuyor... Yurt dışında bulunan bütün Türklerin, ülkemizle bağlarından ve kültürümüzden koparılamamaları için, çok daha fazla dikkat etmemiz ve tedbirler almamız şarttır! Öyle bir sistem geliştirelim ki; Dünyanın her yerindeki Türkler, birlik ve bütünlüklerin koruyabilsin!