1402’de Ankara’da Yıldırım Beyazıt’a karşı büyük bir zafer kazanan Timur, Anadolu’yu bir baştan bir başa dolaşırken Akşehir’de çok sevdiği torununun öldüğünü duydu ve büyük bir üzüntü geçirdi.

1403 yılının 8 Mart’ında önce esir Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt kapalı tutulduğu Akşehir’deki Ferruhşah Mescidi’nde vefat etti. Bunun üzerine Timur, Akşehir’e geldi. 13 Mart 1403’de Bursa’da bulunan torunu Emir Muhammet Şah’ın öldüğünü ve cenazesinin getirildiğini duydu. Emir Timur bu torununu çok seviyordu. Öyle ki kendi öz oğluna sadece İran'ın hükümdarlığını verirken, Semerkand'taki imparatorluğuna layık gördüğü torununun ölüsü yanında az kalsın kederinden ölecekti. Kur'an—ı Kerim'de ki, ölenlerin bir daha geri gelmeyeceği, bunun için kederlenilmemesi hakkındaki hükmüne rağmen, kumandanları önünde üzüntüsünü gizlemedi.

Emir Timur, Asya kıtasının en büyük cenaze törenini ve evrensel bir yas yapılmasını istedi. Bunun üzerine bütün imparatorluğu sanki kendi ailesiymiş gibi, en büyük kumandandan en basit halka kadar herkes mezarlıklar rengi olan siyaha büründü. Kaftanları ve elbiseleri süsleyen kıymetli kürkler çıkarılarak, devecilerin ve dilencilerin kullandıkları boz renkli keçe takılmaya başlandı. Tabutun bulunduğu yerde kadınlar saçlarını dağıtarak tozlar içinde yuvarlanıyorlar, bir yandan eteklerine doldurdukları taşları sallarken, diğer taraftan göğüslerini yırtarcasına çığlıklar atıyorlardı. Akşehir'de bütün ordunun davetli olduğu büyük bir yuğ töreni düzenlendi.

Tören esnasında, milyonlarca davetli tarafından dinlenilmesi için yüzlerce imam etrafa dağılmış Kur'an okuyorlardı. Hint gongu gibi sedası çok uzaklardan işitilebilen Moğol davulu, bir insanın göğsüne vurması gibi muntazam aralıklarla çalıyordu. Tören bittiği vakit, bir daha hiçbir fani için bu kadar büyük bir acı duyulmaması maksadıyla davul parçalandı; onun yerine bütün gece gökleri kadın hıçkırıkları doldurdu. 67 yaşındaki ihtiyar Emir Timur’un bu yas töreni bile yüreğindeki acıyı dindiremedi. Semerkant’a geri dönmeye karar verdi.

Genç şahın kıymetli taşlar işlenmiş kumaşla örtülmüş ve altından tahtırevanda taşman tabutunu, Temur'un en eski yedi arkadaşı ve kumandanı Amuderya'nın kıyılarına kadar orduları ile takip ettiler. Timur ise imparatorluğunun devamını sağlayacak olan son şansı da beraberinde mezara götüren torununun tabutu arkasında sessizce ilerliyordu. Semerkand’a getirilen genç Muhammed Şah’nın cenazesi yüzünden şehir kederli duruma geçti. Bu genç kahramanı ölümü, Himalayaların eteklerinden Çin sınırına ve Fırat çöllerine kadar ender görülen bir yas bıraktı.

İlk oğlu Cihangir’in evdeşi olan Kanzade’nin teselli bulması için tabutun onun dairesine çivilenerek konulmasını buyurdu. Olaya tanık olan Şerifeddin Ali d’Yezd, annenin bütün gece tabutun başında ağlayıp sızlandığını anlatmaktadır.

Muhammed Şah'ın kardeşi, Kuznad’in eyaleti valisi Pir Muhammed aldığı emre göre hareket ederek, Han'ın huzuruna cıkmış, yeri öperek göz yaşı dökmüştü. Timur ise onu ağabeyinin ölümünden dolayı teselli etmiş ve yas da böylece sona ermişti.

Timur bu çok sevdiği ve ardılı olarak gördüğü torunu için Semerkant’ın seçkin bir tepesinde adına yaraşır bir büyük mozeleum inşasını emretmiş, Muhammed Şah buraya defnedilmişti. Mozeleum, anıt mezar, camii ve medrese yapılarından oluşuyordu. Timur da ölümünün ardından çok sevdiği torununun yanına defnedildi. O zamandan sonra Gur Emir, tüm Timur hanedanın birlikte yattığı anıt mezar durumuna getirildi.

Kaynaklar:

1)Alphonse de Lamartine, Türkiye Tarihi cilt 1 Tercüman Gazetesi Yayınları

2) M.Samih Fethi(2013) Timur , Ankara: Panama yayınları

3) Timur Hakkında özel notlar..