Ramazan’ın ilk teravih namazından çıktım. Şiddetli bir yağmura tutuldum. Şehrin işlek bir kahvesine girdim. İçerisi sigara dumanı. Gürültü. Bağrış-çığrış. Kalabalık. Kahvenin önü öylesine.
Sigara tiryakilerini göreceksiniz. Sigarasızlığın acısını çıkartırcasına öylesine bir dumanı içlerine çekişleri var. Benim kahve alışkanlığım yok. Yağmurdan kaçıp kahveye girdim. Pencere önünde boş bir sandalyeye oturdum. Çayım söylenmeden geldi. Çayımı içip çıktım.
Yağan yağmurun etkisinden bir çay içimi kurtuldum. Yıldızlı, sakin bir gece. Şehrin işlek caddelerinden evime doğru gidiyorum. Sanki başka çehreler, başka binalar arıyor, teravih namazını da kılmanın verdiği ruh huzuru içinde içimde yeni bir hava doluyor, bu mübarek Ramazan ayında kendimi daha bir huzurlu hissediyordum.
Bu Ramazan’ın ilk günü. Bu mübarek günle birlikte nurlu ve feyiz dolu bir ayı yaşamaya başlayacaktık. Kainat bugünle şenlenecek, Cennetten süzülen nurani bir hava tüm dünyaya kendisini hissettirecekti. Ramazan ayının bir gününde Resullullah Aleyyhissalatü Vesselam şöyle buyurmuştu; “İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdirin. Asıl bedbaht olan da bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.” (1)
Yol boyu yürüdüm. Ramazan ayı mübarek bir ay. On bir ayın sultanı. Her yönüyle ibadet ayı. Oruç tutanların mükafatının verileceği bir ay. Her mümin bu ayda namazı, orucu, iyilikleri ve dualarıyla bu rahmet ve bereket ayından nasibini almaya çalışır. Günahlarından dolayı af diler. Rabbine niyazda bulunur. Bu öyle bir aydır ki içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır.
Yine sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki; “Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, Allah yanında oruçlunun ağız kokusu, misk kokusundan daha hoştur. Yüce Allah buyuruyor ki (Kulum) şehvetini, yemesini ve içmesini yalnız Benim rızam için terk etmiştir. O halde oruç Benim içindir ve mükâfatını da ancak Ben veririm.” (2)
“Oruç tutan için iki sevinç vardır; (birincisi) iftar anındaki sevinci, (ikincisi) ise Allah ile konuşacağı andaki sevincidir.” (3)
Yol boyu gönlümde hoş bir huzur, hoş bir serinlik hissediyordum. Yürüdükçe caddeler içinde insanlar tenhalaşıyordu. Nereden çıktı geldi, nasıl karşıma geldi bilmiyorum ya elli yaşlarında bir kadın karşıma çıktı ya da görünüşü bana bu yaşlarda olduğunu tahmin ettirdi. Halinde bir mustariptik, halinde bir düşkünlük, bir gariplik vardı. Biraz dikkatlice baktım. Yaklaşınca yüzündeki solgunluğu, renksizliği gördüm. Baktığımı fark etti.
İçimde manasız, garip bir acıma hissi uyandı. Gecenin bir vakti; fakir, üstünde, başında olmayan, zavallı, garip bir kadıncağız, yanıma doğru geldi. Yavaşça, benim duyacağım kadar; “Allah rızası için…” diyebildi. Sesi titriyordu, el açıyordu.
“Allah versin” mi demeliydim? Kişiliğim gereği önüme gelen hiç kimseye böyle bir cümle kullanmadım. Hele Ramazan ayı gibi böyle mübarek bir ayda.
“Allah rızası için…” Elime cebime götürdüm. Yüz lirayı uzattım. “Allah razı olsun… Allah razı olsun…” diyor, sesi titriyordu. “Evime gideceğim ya evde ne yiyecek ekmek var ne de yol parası… Bu gece ilk defa siz yardım ettiniz…”
“Ya eviniz nerede?”
“Buraya yirmi dakika kadar…”
“İsterseniz sizi evinize kadar götüreyim, hem bu gece karanlığında…”
Başıyla kabul manasında bir işaret yaptı. Karanlıkta yürümeye başladık. Bu kadın gecenin karanlığına kalmış, dilenen, zavallı bir fakirdi. Bir lokantanın önünden geçiyorduk.
“Karnınız da açtır. İsterseniz…”
“Allah sizden razı olsun…”
Lokantaya girmeyi kabul etmedi fakat yiyecek ekmek arası bir şeyler aldım. Yolda yiyerek gidiyordu. “Fakirlik” dedi, “Ne yapabilirim? Evde bir çocuğum var, ekmek ister. Belki dilenmektense ölmek iyidir ama ona benden başka ekmek götürecek kimse yok. Sizi, bu gece karşıma Allah çıkardı.” Yavaş yavaş da ağlamaya başladı, yürek dayanmaz.
Mübarek Ramazan ayında bir kimsesize, bir fakire, bir garibe yardım etmenin ulvi tesellisini bana vermişti. Onu evine kadar götürdüm, üzerimde bulunan paramdan biraz daha verdim, daha doğrusu almasını rica ettim.
O gece teravih namazından sonra onu bir daha göremedim fakat Ramazan Ayı’nın bu ulvi güzelliğinde yardım etmenin, bir garibi, fakiri sevindirmenin, huzurunu, güzelliğini yaşamıştım.
23/03/2023 AKŞEHİR
1-et-Tergib ve’t-Terhîb 2:99
2-Buhari ve Müslim, Oruç bahsinde. Tecrid-i Sarih C. 6 sf. 248
3-Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir. Tecrid-i Sarih C. 6 sf. 254