Bir başlık attım “Şehrengiz ve Akşehir” Şimdi bu başlığı okuyan başka bir sayfaya geçecek biliyorum.
Çok okurum “Şehrengiz nedir?” diye sorgulayacak, şunun Türkçe’sini yaz, diyecek, Doğru mu?

Önce Şehrengiz nedir? Bir bakalım. Şehrengiz : Bir şehir ve o şehrin güzellerini anlatan, şehrin tanınmış, bilenen, meşhur kişilerini anlatan manzum eserler. (Söylemesi ayıp, şahsımın Akşehirle ilgili yazdığı öyküler var geçmişten günümüze Akşehirlileri tanıtan ve Akşehir’i anlatan.Yine de bir şehrengiz değil. Zaten öyle de bir isteğim yok,)
Sonra sonra Türk edebiyatında ilk örnek 16. yüzyılın ilk çeyreğinde Mesihî ve Zâtî tarafından ortaya konulan şehrengiz türünde eser veren şairlerden biri de Manisalı Câmi 'î'dir.

Mesnevi nazım tekniği ile yazılır.                         

Akşehirle ilgili bir şehrengiz var mı? Bence yok!

Yıllar öncesinde Konya’yı anlatan İbrahim Hakkı Konyalı’nın bir kitabı vardı, tabi o zamanlar bir kütüphane bir kitap onlarca öğrenci.

Ne yazmalıyım? Diye düşünüyorum.

Masmavi bir gökyüzü var. Sıcak bir hava. Günden güne artan bir sıcaklık. Yazıyorum, beğenmiyorum. Siliyorum tekrar, tekrar. Sonra sonra kalkıp odanın içinde bir dolaşıyorum. Mutfaktan bir su içip tekrar bilgisayarın başına. O kadar da okuyacağım birikmiş kitaplarım var masanın üzerinde. Radyoyu açıyorum, olmadı televizyonu. Elime bir kitap alıyorum. Biraz okuyorum. Öyküler, romanlar, şiirler her yerde sıcaklık. Evin içi çok sıcak. Yağmur yağacak öylesine bungun bir hava.

Pencerenin önüne güvercinlerin yemesi için bulgur bıraktım.  Kumrular pencerenin önündeler, ardından serçeler.  Kocaman bir karga geliyor, güvercinler, serçeler pırr uçuyor, Karga gagasıyla birkaç buğday tanesini alıp uçuyor, tekrar kumrular ve serçeler…Bir kumru diğerini kovalıyor, adeta pencerenin önünde dans ede ede diğer güvercini kovalıyor.
Romanlar, öyküler, şiir kitapları, notlar! Yazılacaklar var. Bazen o kadar çok konu birikir ki. Yazayım dersin, sonra acaba bu konu kaç kişiyi ilgilendirir diye düşünürsün..

Sokağa çıkacağım ya havalar bir garip. Sıcakta oturulmuyor, bir bakıyorsun öyle bir yağmur yağıyor ki!

Yürüyüşe çıkmalıyım. Bugün kendime izin vermeliyim. Şehrin boş sokaklarında şapkamı takarak gezmeliyim. Amaçsız, boşu boşuna bir yürüyüş. Herşeyin bir amacı mı olmalı? Hayır! Bugün de böyle olsun, Bazı şeyler de de akıl ve mantık aramalı. Örneğin: Asırlardır, insanın insana yaptığı nedir? Nedir bu çekememezlik, ihtiras, hırs, bencillik. Neden insanlar yüzyıllardır barışa kavuşamaz? Neden ? İnsanlar arasında neden açlık, hırs, savaş var?!

Yürüyorum, sokaktayım.

Adeta kendimle, bu şehirle, okurlarla bir söyleşideyim. Oradan buradan aklıma çağrışımlar gelip gidiyor. Ne diyordum; Şehrengiz ve Akşehir. Sevmedim bu kelimeyi. Geçmişten günümüze Akşehir ve sevilen meşhur insanları, bu daha güzel oldu; cuk oturdu.

Ne diyordum: “Neden Akşehirle ilgili böyle bir kitabımız yok. Varsa da ben mi bilmiyorum”