Hani ne derler “ölü evine gidince ağlayacaksın, düğün evine gidince de oynayacaksın” insanın ruh hali karşısındaki insana göre değişiyor. Asık suratlı birisini gördüğün zaman senin de suratın asılıyor. Güler bir yüz gördüğün zaman yüzün gülüyor. Şair Şakir de yıllarca kendisinden ödün vermiş, arkadaş dost bildiklerine kimine yemek söylemiş, kimini pastanelere, sinemalara götürmüş, sonuç: Hava–civa. Şimdi artık kimseye ne güler yüz, ne müsamaha. Böyle adamlar yüzünden insanlara olan sevgisini say
Şair Şakir yirmi iki yaşlarında edebiyat fakültesinde öğrenci. O gün sinemadan çıkmış, vitrinleri seyrede seyrede dolaşıyor. Bir dükkânın önünde futbol topları, eşofmanlar, spor ayakkabılarına dalmış, dükkânın önünde ise motosikletler ve bisikletler var. Burası Bisikletçi Veysel’in dükkânı.Mahallede herkes kendisine “Velesbitçi” diye seslenir; daha doğrusu “Velesbitçi Veysel” Velesbitçi Veysel bir altmış boylarında, ufak tefek, tombik yanaklı, güler yüzlü, sevimli bir ağabeyimiz.
Şair Şakir’i görür görmez o her zaman ki güler yüzüyle;
“Vayyy Şakirciğim vayyy!” diyor.
Şair Şakir etrafına şaşkın şaşkın bakıyor.
Velesbitçi Veysel:
“Sensin o sensin! Vayyy efendim vayyy!”
Şair Şakir:
“Kimmişim efendim?”
Velesbitçi Veysel:
“Vayyy efendim! Canımmm efendimmm! Vayyy üstadımmm! Sizzzz! Sizzz Şair Şakir değil misiniz?”
Şair Şakir:
“Evet benim.”
Velesbitçi Veysel:
“Gazetede ki resminizden tanıdım sizi. Her gün şiirlerinizi okuyorum efendim.” Derken, bir eliyle de çekiştirerek dükkânın önündeki tabureye oturttu, “Oturun efendim oturunnn! Gökte ararken yerde buldum sizi. Ben sizin şiirlerinizin hayranıyım, hayranınızım efendim.”
Şair Şakir;
“Aman efendim, estağfurullah””
Velesbitçi Veysel:
“Çok güzel yazıyorsunuz, çokkk!”
Şair Şakir;
“Teveccühünüz”
Velesbitçi Veysel:
“Durun size bir çay söyleyeyim” dedi ya hemen ardından da “ isterseniz kahve, isterseniz gazoz…”
Şair Şakir:
“Çay alayım” dedi
Velesbitçi Veysel:
“O ne güzel şiirler efendimmm! O ne güzel şiirler öyle…”
Birazdan çaylar da geldi. Acaba bu çay söylemesinin ardından ne gelecekti. Mutlaka bir çıkarı olmalıydı. Mutlaka bunun da bir çıkarı vardı ki deminden bu yana “aman efendim, yaman efendim,” diyerek şiirlerini övüyordu.
Velesbitçi Veysel: “Ben de şiir yazıyorum. Bir dakika…” diyerek, dükkânın içinden bakkal defteri gibi bir defter getirerek Şair Şakir’in karşısındaki tabureye oturarak, bir yandan da dükkâna gelen giden var mı diyerek etrafı kolaçan ettikten sonra:
Karanlıkta gün olmaz
Günde karanlık olmaz
Oy dağlar
Yarim oturmuş ağlar
***
Yürürüm de yol bitmez
Kuş uçmaz kervan geçmez
Ayağım nereye götürür beni
Sevdan geçmez yol bitmez
Bunlar neydi böyle. Bir dinledi iki dinledi. Olacak bitecek gibi değil. Dükkâna bir müşteri gelse ya. Müşteri de yok. Kafa beyin kalmadı, Velesbitçi ardı ardına şiir diye yazdıklarını okuyor. Çay bitti. Bir çay daha. Garson gelince susuyor. Sonra yeniden. Offf! Bitmiyor. Bir de ısrarcı. Her okuduğu bittiğinde de “nasıl buldun?” diye sormaz mı. Dostluğu güler yüzü iyi ama şiirleri beş para etmez. Bir ara Velesbitçi Veysel’e: “Veysel Ağbi, bunlarda doğru düzgün kafiye yok, biraz da şey gibi anlamsız gibi…”
Velesbitçi Veysel: “Evet, Bende hece, vezin, kafiye yok. Aklıma geldiği gibi yazarım ben. Bu bendeki bir yetenek…”
Şair Şakir içinden: ”Senin şiirine de yeteneğine de …” diyecek oldu.
Velesbitçi Veysel: “ Hem çayını iç hem dinle bak, başka bir şiirim:
“Dağlarda kuşlar,
Ovalarda kargalar uçmaz
Kör olası kaynana
Gece gündüz çenen bitmez”
Velesbitçi bir saattir işkembeyi kübradan atıyor, yazdıklarına da şiir diyordu. Daha ne şiir diye neler okudu neler. Artık siz anlayın! Yine de insan kıyamıyor işte. Bunun ki belki de şiir diye yazdığı yazabileceği bir defter de biriktirdiği son varlığıdır. Bunların beğenilmeyeceğini, değerinin olmadığını öğrendiği an belki de hayatının en büyük acısını yaşayacaktı. Velesbitçi Veysel’in, Şair Şakir‘i dükkânına kendisini davet etmesinin, “vay üstadım, şairim,” çekmesinin nedeni şiirlerini dinletmesiymiş. Sonra bir yarım saat kadar daha şiirlerini dinlettikten sonra öğle arasında da salmayarak sağ olsun güzel bir lokantadan İskender de söylemişti. Kafa beyin şişmişti ya bu ara da öğle yemeğini de Velesbitçi söylemişti. Velesbitçi sonra bir şiir daha okudu:
“Sana olan sevgim için
Aşkımın sevgimin hatırı için
Varsa hatırım için
Sen de birazcık olsun sev beni”
Bu biraz kulağa hoş gelmiş, güzel gelmişti. Şair Şakir: ”Bu da sizin mi ?” dedi
Velesbitçi Veysel: “Genç bir arkadaşın ismi aklıma gelmedi”
Şair Şakir: ”Bu benim “ diyecekti, vazgeçti.
Şair Şakir neden sonra Velesbitçi Veysel’in yanından bir futbol bir basketbol topu hediyesi ile ayrıldı.
Velesbitçi Veysel:
“Yine gel. Beklerim.” Diyordu.