Divan şairi olan Akşehir kadısı Avni Osman Efendi, Akşehir’de doğmuştu. Asıl adı Osman'dı. Avnî Mahlasını kullandığı için Avnî Osman Efendi olarak tanındı.
Akşehir’de büyüyen Osman Efendi, ilk olarak Hoca-zâde Mehmed Efendi'den mülazım (mezun) oldu. Müftülerin bulunduğu Fetva Emaneti Makamı'na atandı. İstanbul’daki Kırkakçe Medresesi’nde müderris iken 1617 yılının başında azledildi. Bunun üzerine Mart 1617'de Defterdâr Yahya Medresesi'nde göreve başladı. Osman Efendi, Ağustos 1621'de Kaptan Ali Paşa Medresesi'ne atandı. Burada görev yaparken Ağustos 1622'de Fatih’in kurduğu Sahn-ı Semân'da görevlendirildi.
Aynı yıl Kayseri kadısı oldu. Fakat bir yıl sonra yani Ekim 1623'te azledildi. Nisan 1625’te Gelibolu kadısı oldu. Yine bu görevde de uzun süre kalmadan Kasım 1625'te mevleviyet(büyük kadılık) payesi ile İsparta’daki Atabey Medresesi'de görevlendirildi.
Akşehirli olan Avni Osman Efendi memleketinde görev yapmak istediği için birkaç yıl sonra Akşehir Kadılığına atandı. Akşehir’de adaletle iş görmeye başladı. Ancak bu durum bazı kişilerin çıkarına ters düştü. Onun için Akşehir’de Kadı Osman Efendiye kin duyan kişiler oluştu.
Bu arada Osmanlı veziriazamı ve Serdar-ı Ekrem Hüsrev Paşa, 1629 baharında İran Seferi nedeniyle Üsküdar'a geçti. Hedef Bağdad'ın zaptı idi. Hazırlıklarını tamamlayan Hüsrev Paşa, Temmuz ayında hareket etti. Konak konak ilerlerken güzergâhı üzerinde şiddete ve zulme başvurarak birçoklarını suçlu veya suçsuz ayırt etmeden katletti.
Osmanlı Tarihçisi Naima onun bu zulüm hareketlerini şu şekilde ifade etmektedir:
“Hüsrev Paşa kan dökerek, fazla öldürmekte Haccac-ı zalimin yolundan gitti. Yol üzerinde olan kadılar ve diğer vazifeliler suçlu suçsuz umumiyetle korkuya kapılıp titrerler idi. Beyt:
Gelir o vezir-i huni kılıcı elinde kanlu
Savul ey gönül yolundan ki yaman geliştir bu
deyu, zararından emin olanlar kurbanlar keser, nice sadakalar verirlerdi.”
Veziriazam Hüsrev Paşa ordusu ile Akşehir’e gelince Kadı Osman Efendiye diş bileyenler hemen harekete geçti ve onu yersiz şikâyetlerle Hüsrev Paşa’ya gammazladılar. Bunun üzerine Sadrazam soruşturma yapmadan Kadı Efendiyi tutuklayarak hapsedilmesi için Silifke kalesine gönderdi. Akşehir’den Silifke’ye giderken askerler Hüsrev Paşa’nın yaptığı zulümleri Kadı Osman Efendi’ye anlattılar. Onun gözünü iyice korkmuşlardı. Osman Efendi, Silifke’de hapsedildi.
Hakkaniyet taraftarı Akşehirliler sadrazama başvurarak Kadı Osman Efendinin suçsuz olduğunu ispatladılar. Bunun üzerine serbest bırakılması için Silifke’ye ferman gönderildi. Hapisten çıkarken kendisine zulüm yapılacağından korkan Avni Osman Efendi, Temmuz 1630'da vefat etti. Silifke’ye defnedildi. Bu durumu Naima kitabında şöyle aktarmaktadır:
“Akşehir’e vardıkta ol diyar kadılarından Avni Osman Efendi’yi yakalatıp şikâyetçilerin şikâyetleri şer’an sabit olmadığı halde hapsetti. Vezirin zalimlik şöhretinden zavallı Kadının ödü kopup salıverildiği gün vefat eyledi.”
Tarihi kaynaklar iyi bir divan şairi olduğunu ve şiirlerinde “Avni” mahlasını kullanan Akşehirli Osman Efendinin ne yazık ki şiirlerine ulaşamadım…
Kaynaklar
1-Kurnaz, Cemal ve M. Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.2Ankara: Bizim Büro Yay. 710.
2-Özcan, Abdülkadir (1989) (hzl.). Nev’îzâde Atâyî Şakâyıku'n-Nu‘mâniyye ve Zeyilleri (Hadâ’iku’l-Hakâyık Fî Tekmileti’ş-Şakâyık). C. 3. İstanbul: Çağrı Yay.
3-Naima Tarihi