Denizli lisesinin orta kısmında parasız yatılı olarak çok ezildim. Liseye geçince; matematik dersine giren Müdür bey; bana mühendis olmam için çok önem ve teke tek eğitim verdi. Artık en gözde öğrenci olmuştum. Eve dönünce; babam diplomamı noterden onaylatarak "Burslu olmam için" İTÜ'ye gönderdi. Gelen cevapta; "Ancak üçüncü sınıfa geçersem burs verebilecekleri" yazılıyordu. Bizim ise, değil İstanbul'da üç sene okumak; oraya gitmek için bile paramız yoktu. Beni Ankara'da memur olan dayımın yanına yolladılar. Gecekondusunda yatıp gece gündüz ders çalıştım. Sokaklarda gezerken bir otobüs'te I Q ölçüyorlardı; zeka düzeyim 140 çıktı. İncesu'daki gecekondu mahallesinde hemşeriler; "Bu çocuk Mülkiye'ye girsin" dediler. Sınavlarına katıldım; birinci olmuşum. Ellisi parasız yatılı diğerlerinin bir kısmı paralı; 100 kişi de evinden okula gelenlerle, derslere başladık. Çoğu nefretler üzerimdeydi. Galatasaray lisesinden gelenlerle, Ankara Kolejliler düşman gibiydiler. Galatasaray'ın en gözde mezunu Mümtaz Soysal, ikinciydi. Ondan menfi bakış görmedim. Okulun kütüphanesine sıkça giden de Mümtazdı. Hiçbirimiz kütüphaneye gitmez; ders notlarını ezberleyerek ineklemeye çalışırdık. Çok çalışanlara İnek denmesi ve; ders çalışmaya inekleme denilmesi , Mülkiye'den çıkmış alışkanlıktır. İnek bayramı vardı; bahar günlerinde bir inek süslenip sokaklarda gezdirilir ve ona tapınılır gibi oyunlar sergilenirdi. En çok inekleyen ben; her türlü merasim, kalabalık ve taşkınlıktan uzak dururdum. Mümtaz ise, kimseyle sıkı fıkı olmaz; Sürekli kitap okurdu. Aslında birincilik onun hakkıydı.
Denizli lisesinde parasız yatılıyken; Fransızca öğretmenimiz; kitabı dipnotlarına kadar ezberlettirirdi. Mülkiye giriş sınavında: Fransızca olarak; "HANGİ MESLEĞİ SEÇECEKSİNİZ? NİÇİN?" anlamına gelen soru soruldu. Ünlü yazar Victor HÜGO'nun yaşamı ezberimdeydi. "DİPLOMAT OLACAĞIM" deyip, onun yaşam öyküsündeki geçmiş zaman ve üçüncü kişi kiplerini, gelecek zamana ve kendime uyarlayarak yazdım. Öylece Fransızca derslerine iki üst kurdan başladım. Müdür Fethi Çelikbaş, çağırttırmış: korku ile vardım. Çay ısmarladı. Yalvaç doğumlu olduğum için, beni Isparta ilinden sayıyor ve Burdurlu olduğundan; hemşeri olduğumuzu düşünüyordu. Ekonomi derslerini de, o veriyordu.
Mülkiye'de Yuh çekme alışkanlığı vardı. Basket maçlarında iki sınıf karşılaşırken, birbirine YUUH! diye bağırırdı. Beğenmediğimiz bir olaya ve hatta sıradan her şeye "Yuh!" diyorduk. Mülkiye'nin adı; Siyasal Bilgiler Okulu idi. sonra fakülte oldu.
Bir gün İsmet İnönü'nün geleceği duyuruldu. Anfi şeklindeki konferans salonuna doluştuk. İnönü, dolu olan salona arkadaki kapıdan girmiş. Sol taraftan, oturanları rahatsız etmemeye çalışarak ve eğilip bükülerek davet edildiği ön sıraya doğru yavaş- yavaş gitti. Koruması veya refakatçisi yoktu; tek başınaydı. Cumhurbaşkanlığı makamını boşaltalı bir ay bile olmayan devlet büyüğüne; yuh! çekenler oldu. Kasten değildi; her şeye yuh çekme alışkanlığından idi. Üstelik o kalabalıkta kimin yuh çektiği de belli olmayacaktı. Hiçbir tepki de gelmedi.
Aradan yıllar geçti; 13. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde, İnönü genel başkanımızdı. Çelikbaş iktidarın, bense muhalefetin milletvekiliydim. Konuşmamız veya karşılaşmamız olmadı. Kürsüde iktidara karşı tenkitlerimi dile getirirken; ön sıralardan "İndirin şunu!" diye bir ses duyuldu. Baktım, Çelikbaştı. Ben BUCAK ilçesi kaymakamı iken; partilileriyle Büyük toplantı ve gösteriler yaptı. Katılmadım! "Belki ondandır!" diye düşündüm. İnönü'nün Meclis'e, evinden yürüyerek geldiğini de birkaç kez gördüm; Otomobilini kendisi kullanırken de! Bizden bir gurubu evine yemeğe çağırdı; şarap ta vardı. Biz içtik; kendisi içmedi. Seçim bölgem Konya'ya, o ve başka milletvekilleriyle gittik. Konya Belediyesi, Amerika'nın TORANS beldesi ile hemşeri olmuş. Onlar ülkelerinde bir güzel yere Konya adını vermişler. Konya Belediyesi de; Alaaddin tepesinde TORANS adlı büyük bir gazino kurmuş. İnönü'yü en güzel otelde ağırladık. Torans gazinosunda partililer ve hemşerilerin katıldığı büyük bir yemek verildi. Orada milletvekili ve partililerimizden, ben dahil içki içenler oldu. İnönü, içmedi. Allah rahmet eylesin!