Hiddetle kahvenin kapısını açtı. Kızgın ve sinirliydi. Elinde bir sopa, bar bar bağırıyordu.

“Onu dövmeliydim. Kafasını kırmalıydım.” diyor, sağ elinde tuttuğu sopayı sol elinin avucuna vurup tempo tutturuyordu. Bunları söyleyen eli sopalı adam; yüz elli santim boylarında, altmış yaşlarında ufak tefek Niyazi Ağbi. Geçen yıl emekli olmuş, emekli ikramiyesiyle geçen yıl ikinci el kırık dökük bir araba alabilmişti.

Kahvenin sahibi ve ocakçısı Osman, ocaktan; “Yavaşşş. Dingonun ahırına mı giriyorsun?” dedi demesine ya ocaktan kahvenin kapısına sesi duyulmadı. Niyazi Ağbi işte. Mahallenin Niyazi Ağbi’si. Başka birisi olacak da kahveye öyle girecek. Adamı dümdüz ederdi ya söz konusu Niyazi Ağbi olunca fazla da üstünde durmadı.

Kahve kalabalık ve duman altıydı. Kapının girişinde üç emekliden ikisi çaylarını içerken alınan gazeteleri gözlükleri ile okumaya çalışırken, diğeri masa üzerinde serili okey taşlarını istikaya dizmeye çalışıyor. Biraz ilerdeki masada okuldan kırmış üç arkadaş var. Yanlarında küçük bir tavla masası, Mehmet ve Ali bağıra çağıra tavla oynuyor. Kahvenin garsonu masa aralarında müşterilere çay yetiştirmeye çalışıyor. Kasabanın kahvesi yine her zaman olduğu gibi kalabalık. Niyazi’nin öfkeyle kapıyı açışından sonra pişpirik, okey, tavla oynayanlar oyunu bıraktı. Şimdi tüm gözler Niyazi’deydi.

Mehmet: “Niyazi Ağbi otur hele n’oldu? Senin canını kim sıktı?”

“N’olsun” dedi. “Daha n’olsun?”

“Anlat hele.”

Kahve sessizliğe gömüldü. Niyazi Ağbi’yi elinde sopa ile bu şekilde kahveye girmesinin sebebi neydi? Niyazi: “İlerde dört yol kavşağı var biliyorsunuz. Kırmızı ışıkta durmuşum. Tam o esnada başka bir araç arabamın arkasına vurdu. Gümmm!”

Birisi: “Tutanak tutsaydınız.”

Başka birisi: “Plakasını aldın mı?”

Çokbilmiş başka birisi: “Odunla yer misin yemez misin girişecektin…”

Niyazi; “Kaçtı” diyebildi.

Mehmet “Boşverrr!” dedi. “Cana geleceğine…”

Ali; “Osmannn!” dedi. “Niyazi Ağbime bir çay çekkk! Demli olsun…”

Niyazi’nin ne çay ne kahve içecek hali yoktu. Emekli maaşına aldığı arabaya bayağı bir masraf çıkmıştı. Çay mı içebilirdi, kahve mi. Yüzünden gözünden, saçlarının diplerinden terler akıyordu. Öyle bir sıkıntıdaydı ki.

Ocakçı Osman Niyazi Ağbi’ye su getirip: “Geçmiş olsun.”

Başka birisi: “Canın sağ olsun.”

Herkes kendisini teselli eden sözler söylüyordu. Artık Niyazi sıkıntıdan, terden gözlerinin önü kararmış, olduğu yere yığılıp kalmıştı.

Bunun üzerine; “Ambulansss! Ambulansss!” sesleri duyuldu. Osman hemen ambulansı aradı. Bu arada Mehmet’in sesi duyuldu: “Açılınnn! Açılınnn!”

Kalabalıktan: “Doktor musun?”

Mehmet: “Hayır!”

Bir başkası: “Hemşir misin?”

Mehmet: “Hayırrr!”

Başka bir müşteri: “Sağlıkçı mısın?”

Mehmet; “Hayırrr!” dedi. Mehmet yine yüksek sesle; “Açılınnn!” diye bağırdı. “Niyazi Ağbi kalp krizi geçiriyor.”

Zavallı Niyazi’nin etrafı meraklı kahve müşterileriyle dolu. Mehmet yine “Açılınnn” diye bağırdı. Yerde yatan Niyazi’nin etrafı açıldı. Mehmet Niyazi’nin böğrüne hafif bir yumruk attı. Ali’ye; “Kalbini dinle” dedi. Ali, Niyazi’nin kalbini dinledi.

“Tık yok.”

Bir yumruk daha. Ardından sert bir yumruk daha. Dinle diyor. Tık yok. Dinle diyor, tık yok. Bir yumruk. Bir yumruk daha. Adam sağlamsa da yumruklarla ölecek. Kahvedekiler Mehmet’e “Dur, ne yapıyorsun?” demeye kalmadan, Niyazi yumruk yoluna gidecek. Boksör gibi vuruyor. Kaçıncı yumruktan sonra Niyazi gözlerini açıyor ki karşısında Mehmet.

“Ben”, diyor, “Ben senin….”

Mehmet; “Teşekküre gerek yok.” diyor. “Kalp krizi geçiriyordun… İyi olacaksın. İyi olacaksın bak hayatını kurtardım.”

Niyazi can acısıyla:

“Ne ne kal.. kalbi.. be.. be… ben, sa.. sara ha.. hasta.. sara hastasıyım. Öldürüyordun beni. Ben seninnnn!!! Iıhhh!”

Kahveden “Geçmiş olsun” sesleri yükseliyor. Birazdan ambulans geliyor; Mehmet, Niyazi ve Ali ambulansla son hızla hastane acil servisine gidiyor. Mehmet hastanenin acil kapısının önünde bağırıyor; “Açılınnn!” diyor. “Açılınnn! Acillll!”

Ali; “Ağbi! Yavaş!” diyor.

Niyazi Ağbi’yi sedye ile hızla acile alırlarken, Mehmet tekrar yüksek sesle “Açılınnn!” diye bağırıyor. Hastane inliyor; “Açılınnn!!!”

BİTTİ