Çocuklar henüz duygularla ilgili kavramları öğrenmemişse hislerini nasıl ifade edeceklerini veya ortaya koyacaklarını bilemiyor olabilir. Olumlu duygular uyandıran bir durum varsa eğer bunu ifade etmeyi bilmez ama davranışlarıyla anne babası çocuğun halinden ne kadar hoşnut olduğunu, coşkusunu, mutluluğunu anlayabilir. Fakat olumsuz duyguların ortaya çıkmasına sebep olan bir durumda çocuk için daha karmaşık bir yapı söz konusudur. Kendisini rahatsız eden durumu kelimeye dökemez, gerginliğini, huzursuzluğunu, engellenmişliğini, fark edilmeyişinin sebep olduğu duyguları ortaya koymak o kadar kolay değildir. Kelime olarak ne yaşadığını ifade etmeyi bilmeyecek yaşta, ifadesi ancak duygularını davranışa dökerek söz konusu olabilir. Çocuk birine vurarak, kapıyı çarparak, kardeşine aile bireylerine zarar vererek, bağırarak aslında duygularını ortaya koyuyordur. Anne babaların çocukların öfkeli ve belki de beraberinde gelen saldırgan tavırlarında davranışa değil ona temel oluşturan duygulara odaklanmalı. Çocuğum hangi durumlar da öfkeleniyor, kime karşı öfkesini daha yoğun hissettiriyor, hangi ortamlarda daha çok öfkeleniyor sorularına cevap aramalı. Çocuklar büyük oranda hissettikleri olumsuz duyguları doğrudan ortaya koyarlar, büyükler gibi ertelemeyi veya başka birine yansıtmayı bilmezler ya da henüz sosyal kaygıları olmadığı için tercih etmezler. Bu açıdan kime öfkeleniyor veya hangi ortamda daha çok öfke ortaya koyuyorsa çocuk o ortamda veya o kişide çocuğa öfkeye temel oluşturan engellenmişlik, gerginlik, huzursuzluk, yok sayılma gibi duyguları hissettiren bir etmen söz konusudur. Çocuğun ortama veya kişiye göre değişmeyen genel bir öfkesi beraberinde saldırgan davranışları olabilir. Burada bir kaç farklı etmen akla gelir. Bunlardan biri çocuğun kendini ifade etmesine ve kendi yeterlilikleri ortaya koymasına izin vermeyen, imkan tanımayan bir aileden bahsedilebilir. Çocuk doğduğunda emme ve hayatta kalma reflekslerinden başka bir beceriye sahip değildir. Ellerini bile birkaç ay sonra fark eder. Hiçbir şey yapamayan anneye muhtaç ve kendi bedeniyle annesinin bedenini birlikte zanneden bebek 18. Aydan sonra yavaş yavaş anneyle aynı bedeni taşımadığını kendisinin farklı bir gücü olduğunu anneden uzaklaşabildiğini deneyerek fark eder. Artık onun için bir şeyler yapabilmek; yemeğini kendisi yiyebilmek, uzaktaki bir oyuncağa uzanıp alabilmek, kanepenin üstüne kendisi çıkabilmek, ve bunun gibi sayılabilecek pek çok şey gücünün ve var olduğunun tecrübe edilmesidir. Eğer burada anneden çok koruyucu ve onun yapabileceklerine güvenmeyen bir tutumla karşılaşırsa, tam oyuncağı alacakken annesi alıp önüne koyuverirse kendini engellenmiş hisseder. Benzer durumları hayatının çoğu alanında hissediyorsa bunu öfke ile ortaya koyar. Kendimize dönelim aslında bizler de çocukluğumuzda öğrendiğimiz bu tavrı şimdi farklı yerlerde ortaya koyuyoruz. Örneğin araba da yolculuk yapan bir çift düşünelim eğer adam arabayı kullanıyor kadın da sürekli eşine dikkatli olması, çok hız yapmaması yönünde uyarılarda bulunuyorsa burada arabayı kullanan adam, kendi becerisini ortaya koyamaz gücüne ve varlığına güvenilmediği hissine kapılır, kendini becerisini ortaya koyması engellenmiş olduğu için öfke duyabilir. Çocuklarda öfke ve saldırganlığın bir diğer sebebi ise çocuğun sınır arayışıdır. Nedir sınır aramak? Bugüne kadar evde kural koyulmamıştır, çocuk neyi ne kadar yapmasına izin verilecek bilmiyor, ortada bir netlik yok acaba nereye kadar gidebilirim, nereye kadar rahat istediğim gibi davranabilirim sorusunun cevabı olarak etrafını davranışlarıyla zorlamaya başlar. Çocuğuyla arkadaş gibi olmayı tercih eden ya da aşırı ihmal eden, ilgilenmeyen anne babalar çocuğa sınır koymanın gerekliliğini düşünmedikleri için çocuk netlik arayışı içindedir. Ancak evde kuralların nasıl konulacağı da dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Kuralları sadece anne baba koyup çocuktan uyulması beklenirse çocuk ya tamamen pasif kalıp kurallara uymayı tercih edebilir, bu ona hayatının devam eden yıllarında da başkalarına sorgusuz sualsiz uyması gerektiğini, kendinin kural koyma hakkının olmadığını öğretir ya da engellenmişlik hissiyle yeniden öfkeye sebep olur. Kurallar ailenin tüm üyeleri birlikte ve söz sahibi olduğu bir ortamda koyulmalı, çocuk için de anlamlı kurallar olmalı ve herkes net bir şekilde uymalı ki çocuk önemsendiğini ve davranışlarında belli bir sınır içinde olması gerektiğini hissetsin.
Çocuklar henüz kelime ile ifade edemediği her şeyi davranışlarıyla ortaya koyarlar, çok yoğun ve sebebi anlaşılamayan öfkeli çocuklarda aileler bunun bir davranış kalıbına dönmesini istemiyorlarsa bir çocuk terapistine giderek çocuğun öfkesinin sebebini anlamaya yönelik çalışmalarla kısa sürede çözüm bulabilirler.