Ben bu mahalleyi öylesine tanımıştım. Her birimizin doğduğu mahalleyi rasgele tanımamız gibi. Rastgele bir tanışıklık olmuştu. Kucağında gözlerimi açmıştım bu mahallenin. Bir tanıdığım Cumhuriyet İlkokulu’nun arkasında boş alanı göstererek burada bir ev vardı demişti. Yılların yorgunluğuna dayanamayarak yıkıldı. “Sen şimdi olmayan buradaki evde doğmuştun” Çıtakların bakkalı ile karşısında Nazire Ablaların evi arasında, Mehmet Ali Öğretmenlerin evi ortasında bir ev. Çay Mahallesi, benim mahallem. Bu mahallede geçti çocukluğum. Meşin bir topun ardından sebepsiz koşturdum, tekme savurdum, terledim, hastalandım. Sayısız oyunlar oynadık çay kenarında. Öyle bir çocukluğumuz olmuştu.

Çay Mahallesi sadece benim mahallem mi? Hayır! Size bugün bu mahallede yetişmiş Akşehirlilerin çok sevdiği diğer kişiliklerden de bahsedeceğim. Çay Mahallesi denilince ilk akla geliverenler: Faytoncu Sabri, At arabacı, Sodacı Kadir, Pervasız Gazetesi’nin kurucusu Ahmet Şener, Akşehir Belediye Başkanlarından Yaşar Cenikoğlu, Cevdet Köksal, Av. Fatma Bakırel, Erkök Avcıoğlu, İğneci Nuri Efendi… daha kimler, kimler,

Aynı mahallenin aynı semtin çocuklarıydı, Gazeteci Ahmet Şener, Sodacı Kadir ve eski belediye başkanlarından Yaşar Cenikoğlu. Akşamüstleri Cumhuriyet İlkokulunun Çay başındaki köprü etrafında toplanır, oyunlar oynar, aralarında birtakım tartışmalar da olurdu. Bu köprünün arkadaşlıkları dostlukları başkaydı.

Bundan yıllar öncesinin köklü Akşehirlileri bilirler elbette. Herkesin herkesi tanıdığı, bildiği, gülümsediği, selam verdiği dedikodu yaptıkları Akşehir’in Çay Mahallesi’ni. Yaz günleri kadınların sokaklarda oturdukları, çekirdek çitlettikleri, misafir kahkahalarını taşıyan güzelim sokaklar. Şimdi de isterseniz yukarıda bahsettiğim Ahmet’in kim olduğunu size anlatayım. Bu Ahmet diye seslenilen küçük çocuk bizim bildiğimiz Pervasız Gazetesi’nin sahibi Ahmet Şener Ağabeyden başkası değildir.

At arabacı, sodacı Kadir Akşehirlilerin sevdiği, baba mesleği faytonculuğu yapmış, arabaya, faytona ve atlara olan sevgisi onun önüne açılmış pek çok mesleği, Akşehir Arastasında terziliği de bırakmasına neden olmuştu.

Ahmet Şener Ağabey Akşehirlilerin sevdiği, Pervasız Gazetesinin kurucusu.  Bana, Faytoncu Sabri dedemin sürekli kendisine ve mahallenin çocuklarına simit getirdiğini anlatırken, sanki o günleri yeniden yaşardı. Bu arada da gazete çalışanlarına ikimize demli birer çay yapılmasını söyler, arada bir gözlüğünün üstünden bakar, sanki faytoncu Sabri’de beni görür, sanki o günleri tekrar yaşardı.

Yaşar diye seslenilen çocuk ise eski Akşehir Belediye Başkanlarından Yaşar Cenikoğlu’dur ki Cumhuriyet İlkokulu’nun karşısındaki bu çıkmaz sokakta otururdu…

Yine Saray Sineması’nın makinistliğini uzun yıllar yapan Bayram namı değer Mavili, yine eski Belediye Başkanlarından, rahmetli Cevdet Köksal Beyefendi’nin evi Çay Mahallesindeydi. Allah rahmet eylesin. Hepsi de güzel, hepsi de Akşehir’in sevilen insanlarıydı.

Benim hatırladığım kadarıyla Çay Mahallesi’nde sular kesilir, elektrikler kesilir,  ömür böyle geçerdi, fakat yine de o günler güzel günlerdi. Çarşı pazara birlikte gidilir, birlikte dönülürdü. Bugün de olduğu gibi yorgunluktan omuzları çökmüş, babaların eve yorgun argın dönüşlerine tanık olduğu, çocukların saklambaç, misket oynamaktan, annelerin akşam olunca ne pişireyim kaygısıyla eve girdikleri sokaklar. Ne çok elektriğimiz kesilirdi, ne çok sularımız. O zamanlar şimdi olduğu gibi her evde sular böyle Akşehir’in İbre suyu gibi akmazdı. Ortak bir çeşmeden su alınırdı. Çay Mahallesi’nde akmayan suların tek çaresi ise Cumhuriyet İlkokulu’nun bahçesindeki çeşmeydi. 

Zaman tüneli bugün de beni nerelere götürecekti. Cumhuriyet ilkokulunun karşısındaki çıkmaz sokaktan yıkık dökük, yorgunluktan olduğu yere yıkılıverecek olan evlerin birinden bir çocuk sesi geliyordu, neredeyse seksen yıl öncesinden bir çığlık:

“Ahmetttt! Ahmettt! Kadirrr kurtarın beniii!”

Kadir ve Ahmet kapı önünde misket oynuyordu.

Kadir: “Ahmet. Dedi, Ahmet! Bırak misketi” ikisi de ilkokul öğrencisi, ikisi de Cumhuriyet İlkokuluna gidiyor.

Ahmet yerden misketi alırken;

“Yaşar! Yaşar!” dedi.

Kadir “ Yine, ne yaramazlık yaptı da babası ahıra kapattı” diyordu.

Avlunun yıkık duvarından atladılar.

Yaşar’ın hâlâ sesi geliyordu;

“Kadirrrr! Ahmetttt!”

Hemen ahırın kapısına koştular. Telle kapalı ahırın kapısını açarak Yaşar’ı çıkarttılar. Korkmuştu, ağlıyordu.

Kadir: “Yine ne yaramazlık yaptın!?” dedi.

Ahmet: “Her gün seni bu ahırdan mı çıkartacağız?”

Çay kenarına misket oynamaya gittiler. Kadir’den de Ahmet”ten de Allah razı olsundu. Ne güzel arkadaşları, arkadaşlıkları vardı, ya babası. Kendi kendisine yaramazlık yapmayacağım diye sözler veriyordu vermesine ama yaramazlık yapmadan da duramıyordu işte. Geçen günlerde de okuldan bir arkadaşına kar topunun içine taş koyup atmıştı da kendisini okul çıkışı, çay kenarında duvar kenarında sıkıştırıp dövmeye çalışmamışlar mıydı? Yine Ahmet ile Kadir kurtarmamış mıydı?

Yıllar ne çabuk geçmişti. Ömür gibi, hayat gibi. Üç güzel insan yitirdik, üç güzel arkadaşı.

Gazeteye yazıyı gönderirken, Yaşar Cenikoğlu’nun babama söylediği bir söz aklıma geldi: “Belediyemizin Dergisinde, Gazetesinde yazsın” birkaç kez Akşehir Belediyesi’nin gazetesinde de dergisinde de yazmıştım, sonra Yaşar Cenikoğlu ile  Akşehir Belediyesinin gazete başlıklarını, dergi başlıklarını da birlikte düzelttiğimiz olmuştu. Ne de olsa baba arkadaşıydı, baba dostuydu, unutmak olmazdı, unutmadık.

Ahmet Şener Ağabeyimiz de daima gönlümüzde; unutamadıklarımızdan, unutamayacaklarımızdan.

…ve babam, dünyanın en iyi insanıydı. Ne yazsam boştu. Yeri hiçbir zaman dolmaz, dolmayacaktı. Babam sanki hiç ölmedi, ölmemiş gibi geldi bana hatıralarımda.

Zaman akıp geçti, zaman uçup geçti.

Bu vesileyle Akşehir’in yetiştirdiği üç güzel insana, üç arkadaşa Allahtan rahmet diliyorum, Sevgi, saygı ile yad ediyorum, mekanları cennet ruhları şad olsun inşallah, Amin!