İnsan öğrenen, öğreten ve öğrendiğini tatbik eden konuşan tek varlıktır. Daha anne karnındayken başlayan öğrenme ve eğitim süreci, ölene kadar aralıksız devam eder.
İnsan ne kadar akıllı ve zeki olursa olsun, o güne kadar ortaya çıkan ya da çıkması muhtemel ilimlerin tamamını öğrenmesi mümkün değildir. Çünkü öğrenmenin yaşı olmadığı gibi, ilmin de sonu yoktur. Hal böyle olunca insanlara bunları öğretecek rehbere, öğreticiye yani bir öğretmene daima ihtiyaç vardır.
Milli eğitim, diyanet ve diğer kurumlarda görev yapan, Milli ve Manevi değerlerimize sadık tüm öğretmenlerimiz, yaptıkları bu kutsal görevlerinde belki hak ettikleri maddi karşılığı alamıyor olsalar bile, hakkın rızasına uygun verdikleri her eğitim ve öğretimin karşılığını, ahirette alacaklarından hiç şüphe yoktur.
Öğrencilerinin gönlüne ve aklına hitap ederek, öğrenci velilerinin de taktirini kazanan müstesna öğretmenlerimiz, yaşarken de öldükten sonra da unutulmayacaklardır!
Onların emekleri öncelikle bireylerin ve ailelerin kurtuluşuna vesile olmakta, toplumun ve ülkenin refahına etki etmesinden dolayı da, her daim insanların gönüllerinde müstesna bir yere sahiplerdir.
Öğretmenlik, dünyada gıpta edilecek görev/mesleklerden biri olması hasebiyle, genellikle toplumda örnek kişi olmuşlardır.
Sevgili Peygamberimiz s.a.v. bu hususta şöyle buyurmaktadır:
Yalnız şu iki kimseye gıpta edilir; Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketene ve Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimseye."(Riyazü’s-Salihin- h. no:1380)
Sevgili Peygamberimiz s.a.v. ayrıca, Allah Teâlâ'nın halka hayrı öğretene, mağfiret duasında bulunacağını ifade etmiştir.
Bu sebeple tekrar ifade edelim ki, resmi ya da meccanen eğitim ve öğretim işiyle meşgul olan öğretmenlerimiz, kutsal bir görevi de icra ettikleri bilincinden ayrılmamalılar.
Hayatın her alanında tüm insanlığa örnek olan Sevgili Peygamberimiz s.a.v. aynı zamanda, beşeriyetin öğretmeni olduğu gerçeği Kur’an-ı Kerim’de şöyle beyan edilir; “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitap’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik.” (Bakara-151)
Kıymetli öğretmenlerimizin önlerinde “Ben ancak öğretici olarak gönderildim” (Müslim, Talâk 29) sözü ile, bizlere kendisinin bir muallim olduğunu bildiren, Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmeyen, hakikatten taviz vermeyen, cesaretli söz ve davranışlarıyla, vakarlı duruşuyla, en güzel, en mükemmel öğretmen modeliyle, Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. efendimiz vardır.
“Âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim şerefimizdir” diyen, Yavuz Sultan Selim’e kadar her devirde ilim adamına saygının en asil örneklerini vermiş bir milletin fertleri olarak, bizler bu saygıyı her zaman ayakta tutarak, gelecek nesillere aktarmalıyız.
Yaşadığı şehrin, ülkenin hatta insanlığın geleceğinde söz sahibi olmak için çırpınan genç kardeşlerim, size ilim ve ahlak öğreten öğretmenlerinize saygıda kusur etmeyin. Sizler ne kadar edepli olursanız, öğretmenlerinizin hoşgörüsü, öğretme istekleri ve azimleri de aynı derece de size dönecektir.
Bu vesileyle kişilere biat etmeden, hak ve hakikatten ayrılmayan, özü sözü bir, giyimiyle, davranışıyla, hoşgörüsüyle, aziz milletin ve ümmetin birliği ve dirliği için çalışan, tüm öğretici pozisyonunda olan gönlü güzel, ufku geniş, gözleri parlayan öğretmenlerimize saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
SEVGİLİ ÖĞRETMENLERİMİZ, İYİ Kİ VARSINIZ.