Yazının başlığını okuduğunuzda şaşırdınız mı? "Nasıl ya, atanamayan asker, polis mi olur? Olmaz öyle şey!" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, şaşırmakta haklısınız. Böyle bir şey yok. Umarım hiçbir zaman da olmaz. Peki, atanamayan öğretmen diye bir şey duydunuz mu hiç? Ooo her zaman duyuyorsunuz değil mi? Bazen televizyonda: “Atanamayan öğretmenler 2023’te 1 milyon olacak, atanamadı intihar etti, atanamayan öğretmen polis oldu, şehit düştü." Ama genellikle çevremizde: “Ahmet’in oğlan atanamamış evde oturuyormuş, Emine Teyze’nin kızı 5 yıldır atanamamış en sonunda evermişler, falancanın oğlu atanamayınca polis oldu.” Bunları duymayan yoktur herhalde. Hatta belki de bizzat onlardan birisisin veya oğlun, kızın, amcaoğlun, teyzekızın onlardan birisi. Her kimse artık.
Anlatılan Bizim Hikâyemiz
Bu hikâyeleri o kadar çok duyar veya anlatır olduk ki artık olağan hale geldi. Atanamadın mı? Suçlu her zaman sensin. Ülke idarecileri: "Biz mi davet ettik, birileri düşünmeden fakülte açmış.’’ Bak sen, kim acaba yoksa dış güçler mi? Ailenin gözünde suçlusundur, çevrenin gözünde suçlusundur. Niye? Çünkü atanamadın da ondan. Ne demiş Sefiller’in yazarı Victor Hugo: "Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz, gemiyi limana getirip getirmediğine bakar." Sen istediğin kadar gurbet ellerde sefilleri oyna, üniversite bitir, toplum nezdinde devlete kapağı atamadın mı suçlu sensin. Gemisini kurtaranların, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenlerin ülkesinde ya boğulursun ya da yılana sarılırsın. Peki, bu hep böyle miydi? Bu ülkede yaşayan biri olarak ve yaşayanlara bakarak diyebilirim ki böyle değilmişiz. En azından "Eski Türkiye" diye adlandırılan 2002 öncesi. Peki bu hale nasıl geldik? Neden bu ülkede atanamayan asker ve polis mi olur diyerek şaşırdığımız gibi atanamayan yüz binlerce üniversite mezunu insana şaşırmadık? Neyse, bu hale nasıl geldiğimizi tarihin tanıklığına bırakalım ve ne olması gerektiği üzerinde duralım.
Ne olmalı?
Bu ülkede asker ve polisin nasıl iş garantisi varsa diğer üniversite mezunlarının da olmalıdır.
Nasıl olmalı?
Cevabı çok basit ve tek cümle: İHTİYACA GÖRE ALINMALI. Evet, asker ve polis alırken ilgili bakanlıklar ne yapıyorsa aynısını yapmalı. Askeri okullara veya polis okulları tanıtım filmlerinde ne vaat ediyor? İş garantisi. Söylediklerinin hakkını da veriyorlar. Ne yapıyorlar? Ey kamuoyu! Bizim şu kadar öğrenciye ihtiyacımız var, gel başvur eğer uygunsan ne âlâ değilsen başka kapıya. Bu kadar basit, fasıla yok. Aldığı öğrencileri de ilgili pozisyonlarda devlete istihdam ediyor. Sen mezun oldun ama aslında senden subay değil zabıta olur demiyor. 500 subay ihtiyacı varsa 1500 öğrenci alıp 1000 atanamayan subay çıkarmıyor. 500 polis ihtiyacı varsa 3000 polis almıyor. Alması mantıksız olur zaten değil mi? Devletimiz kendi cebinden o kadar masraf yaptığı kişiyi boşta bırakır mı hiç? Bırakmaz. Aklın ve vicdanın emrettiği de budur zaten.
Olan ne?
Her yıl 15 ilâ 20 bin öğretmen için her yıl 100 binin üzerinde atanamayan öğretmen çıkarıyoruz. Üstelik hali hazırda 400 binin üzerinde atanamayan öğretmen varken. Ey ülke idarecileri! Bir an evvel, bütün öğretmen çıkaran kurumların kapısına kilit vurun. Vurun ki bu milletin, devletin zamanını, parasını boşa harcamayın. Niye mi? Zaten o 400 bin küsur var ya onlar bize yıllarca yeter. Daha başka sebep aramaya gerek var mı? Yıllarca üniversite açtık diye övündük, öyle bir noktaya geldik ki artık açtığımız üniversiteleri kapatmakla övünebiliriz.
Atanamayan öğretmenlere de iyi davranalım. Niye mi? Çünkü onları bu sistem yarattı da ondan.