Varsa yoksa KOBANİ!Kobani... Telaferden hiç söz eden yok! Suriye ve Irak'taki Türkleri ve Türkmenleri hiç düşünen ve onlara acıyan yok! Hama, Humus, Halep ne oldu? Oradaki Türkmenler neler çektiler? Güney sınırlarımızda ve ötesinde kıyametler kopuyor.

Bizimkiler, oradaki Türkleri ve Türkmenleri korumayı değil düşünmek; akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar! Politikalarını yalnızca  mezhepçi bir bakış açısı ile oluşturup yürütüyorlar. Yeni çıkarılan tezkere de ülkemizin çıkarlarını gözetmiyor!  Başkalarının menfaati uğruna ülkemizi tehlikeye atıyor. Yüce Allah askerlerimizi ve milletimizi korusun!

Telafer, Türkmen ve Türklerin yoğun olduğu bir kent idi. Işid'e karşı korumadığınız için, bizim insanlarımız, bizden olan insanlar çok zarar gördü ve telefat verdiler.

Aslında Süleyman Şah türbesini koruyan bir askeri birliğimiz bulunduğu gibi; Türkmenlerin olduğu her yeri ve özellikle Telafer'i koruyan birliğimiz de bulunmalıydı.

Son günlerde ülkemizin güneyinde kelle kesen terör örgütüne karşı, yabancı askerlerin ülkemizden geçişine izin veren bir hukuksal düzen yapıldı. Bari bunun şartı olarak, Güneyimizde kalan tüm Türk ve Türkmenleri koruma işi de yasalaştırılsaydı.

Şimdilerde Arap radyo ve televizyonları; "Terör örgütünün Süleyman Şah türbesini koruyan askerlerimizi esir aldığını" iddia eden yayın yapıyormuş. Gerçekse, çok kötü! Gerçek değilse bile böyle bir kuşku; ülkemizin ve milletimizin oradaki hatıralarının ve çıkarlarının yeterince korumadığı şüphesini yaygınlaştırmış oluyor.

Nitekim Musul konsolosluğumuzun uyarılarına rağmen; oradaki insanlarımızın esir edilip rehin alınmasına fırsat verilmiş; ülkemiz tedbirsizlik yüzünden müşkül durumda bırakılmıştı. Türkiye, dünyanın her yerindeki Türkleri ve Türkmenleri koruyarak; daha saygın bir konuma gelebilir. Bugün konu kapatılsa bile; mutlaka bir gün o saygın düzeye ulaşacağız. O düzeye ve cesarete ulaşırsak; hem dünyadaki saygınlığız artar; hem de bütün Türk kavimleri hiç olmazsa yılda birkaç kez toplanıp güçlerini birleştirerek; ticaretlerini canlandırır; güçlerini arttırır.  Bazı konularda yayın yasağı koymak da; insanlarımızın haber verme, haber alma, fikir ve düşünce hürriyetlerini yok etmek anlamına gelir. Böyle bir şey, ancak çok büyük sakıncalar olduğu iyice kanıtlanırsa; yalnızca mahkeme kararıyla mümkün olmalıdır. Yazarlara, gazetelere ve gazetecilere; hatta herhangi bir siteye; gerçek olan bir haberi yazmamaları veya kaldırmaları; veya hür düşüncelerini yayınlamamaları baskı yapmak; demokrasi ortadan kaldırmaktır. Aynı zamanda tehdit suçunu teşkil eder. BU yasaklamalara fazlaca başvurulması demokrasiye aykırıdır; diktatörlüğe doğru yönelmenin işaretidir.

***

 

KEŞKE BAYKAL İSTİFA ETMESEYDİ!      İnsanların özel yaşamıyla ilgili konuları, sinsice ve kaçak olarak resimleyerek tehdit amacıyla kullanmanın; ceza hukukundaki adı şantaj suçudur. Önemli hapis cezası ve diğer cezai ve hukuki müeyyideleri de yasada vardır. Önemli bir politikacının bu çirkin yolla pasifize edilmesi; politik yaşamımıza zarar vermiştir.