İstiklal Savaşı’nda; Doğu, Güney ve Batı olmak üzere üç cephe vardı ve her cephede ayrı strateji uygulanmıştı. Yazının konusu olan Akşehir yani Batı cephesindeki strateji, manevra anlamında ikiye ayrılır. Stratejik savunma ve stratejik taarruz. Stratejik savunma evresinde iki değişik strateji uygulanmıştır. Birinci İnönü Muharebesine kadar düşmanı yıpratmak, geciktirmek, zaman kazanmak ve asgari arazi kaybı esaslarını kapsayan oyalama muharebeleri. 26 Ağustos 1922’de başlayan stratejik taarruz harekâtında ise 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesine kadar “başarıdan faydalanma ve takip harekatına dönüşmüştür.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruzun amacını düşmanı imha etmek olarak belirler ve bu doğrultuda taarruzu gerçekleştirecek olan Türk ordusunun, 11 aylık hazırlık sürecinde yeterli bir düzeye getirilmesine gayret gösterir. Paşa Büyük Taarruz sürecinde; taarruz ederek direnişi, baskın ve manevrayla da coğrafyayı yenebileceği genel tahammülüne karşın böyle yapmadı. Tıpkı “Savaşta asıl amaç düşmanın kuvvetleri değil, savaşı yönetenlerin kafalarıdır” diyen, İngiliz askeri teorisyen ve tarihçi Liddell Hart’ın söyleminde olduğu gibi stratejiyi konuşturarak ordunun çoğunu Afyon bölgesine toplayıp savaş için gerekli lojistik destek kolaylığını sağladı. Asıl taarruzu, güney Afyon bölgesinden yaparak baskın etkisi oluşturmak istiyordu. İngiliz desteğindeki Yunanlar, “Ahır Dağları geçilemez engel” diye Afyon’un güneyinden taarruz beklemediler. Oysa 5. Süvari Kolordusu gerekli hazırlığı yaparak arzu edilen baskın etkisini yarattı. Mustafa Kemal Paşa 11 aylık hazırlık sürecinde gizlilik ve aldatmaya son derece önem verdi. Süvari Kolordusunun tüm faaliyetleri gizlendi. Stratejik aldatma sağlayacak şekilde Süvari Kolordusu hem Güneye hem de Kuzeye intikal edebilir izlenimi vermek için Ilgın’a yerleştirildi. Düşmanı yanıltmak için kolordunun Aziziye’ye (Emirdağ) hareket edeceği, bu amaçla kolordu karargahının hazırlanması telgrafı çekildi. Oysa plan Afyon’un güneyine Ahır Dağları’nı aşacak şekilde tertiplenmişti. Başkomutan, Akşehir’de, 27-28 Temmuz 1922’de İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Ordu ve Kolordu komutanları ile taarruz planını masaya yatırır. Yunan ordusunu bir sandık içine alıp imha etmek amaçlandığından Sandık adının baş harfleri alınarak, Taarruz Planına Ekim 1921 itibarıyla “SAD” adı verilir. 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa plana karşı çıkar. “100 bin kişiyi düşmandan habersiz intikal ettiremezsiniz. Baskın niteliği kaybolursa plan çöker” dediği söylenir. “Cephe taarruzu” önerir ve şu ünlü sözü̈ söylediği belirtilir: “Buna karar verenler tarihe karşı büyük vebal altında kalırlar. Adama vatan haini derler. Hepimizi Meclis’in önünde asarlar.” Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı sert olur: “Korkmayın Paşam. Tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir.” Toplantıda taarruz hazırlıklarının 15 Ağustos’a kadar bitirilmesi emri verilir. Gizlilik ve aldatma kapsamında, 28 Temmuz 1922’de ordu birlikleri arasında Akşehir’de futbol maçı düzenlenir. Asıl amaç komutanların da maça katılmasıyla gece yarısı yapılan taarruz toplantısının gizlenmesidir.
Bundan sonraki gelişmeler şu sırayla ilerler:
4 Ağustos: Hükümet’e taarruz kararı bildirilir.
6 Ağustos: Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa komutanlara gizli olarak taarruz emrini verir.
14 Ağustos: Afyon’un doğusunda, 2. Ordu emrinde bulunan iki kolordu, yani yaklaşık 55 bin asker, gizlice Afyon’un güneyine, asıl taarruz bölgesine intikal ettirilmeye başlanır. İntikal gece yapılacak ve 10 gün sürecektir.
17 Ağustos: Gizlilik ve aldatma kapsamında Ankara’da büyük bir çay daveti verileceği ve yüksek rütbeli komutanların Ankara’ya hareket ettikleri haberi yayılır. Oysa Başkomutan, bu aldatma haberi yayıldığında cepheye Akşehir’e gelir.
21 Ağustos: Aldatma planı gereği Çankaya’da çay daveti haberi Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanır.
24 Ağustos: Başkomutan ve komutanlar Akşehir’den ayrılarak Kocatepe’ye daha yakın bir nokta olan Şuhut kasabasına gelirler. Komutanlar Şuhut’a vardıklarında Yunan komutanlar Afyon Orduevi’nde düzenlenen baloya katılıyorlardı. Başkomutanın gizlilik ve aldatma planı böylece istendiği gibi sonuç vermişti.
25 Ağustos: Başkomutan komutanlarla birlikte taarruzun sevk ve idare edileceği Kocatepe eteğinde çadırlı ordugaha geçerler. Aynı gün saat 12.00’de İsmet Paşa, ordulara ve Kocaeli Grubu’na taarruz emrini gönderir.
26 Ağustos: Gecenin karanlıkları içinde Kocatepe’ye hareket ederler. Saat 5.30’da, dünya savaş tarihinin en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından biri olan Büyük Taarruz Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında, topçu ateşiyle başlar.
Görüldüğü gibi “Büyük Taarruz” stratejisi; baskın ve manevraya dayandırılmış, düşmanı beklemediği yerden vurmuş, aldatma ve gizlilik önlemleri ile Türk ordusunun taarruza hazır olmadığı haberleri yayılmıştır. Böylece 41 yaşında ki Mustafa Kemal Paşa, aldığı stratejik kararlarla Napolyon/Büyük Friedrich/Moltke/ Clausewitz gibi ünlü strateji ustalarını ve uygulayıcılarını iyi incelediğini kanıtladığı gibi savaş-stratejisinin de ustası olduğunu ispatladı.
Tarihi süreci bu şekilde özetledikten sonra günün anlam ve önemine uygun olarak 30 Ağustos Zaferini çok iyi anlattığını düşündüğüm, ülkemiz ve Akşehir için anlamlı bulduğum Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı” şiirinin Akşehir bahsi geçen kısmını da paylaşmak isterim. Şiir sekiz bölümden oluşuyor. Akşehir bahsi geçen yedinci kısım şöyledir,
Ayın altında kağnılar gidiyordu
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru
Toprak öyle bitip tükenmez
Dağlar öyle uzakta
Sanki gidenler hiçbir zaman
Hiçbir menzile erişmeyecekti
Kagnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle
Ve onlar
Ayın altında dönen ilk tekerlekti
Ayın altında öküzler
Başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
Ufacık kısacıktılar
Ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
Ve ayaklarının altında akan kan
Toprak
Toprak
Ve toprak
Gece aydınlık ve sıcak
Ve kağnılarda tahta yataklarında
Koyu mavi humbarlar çırılçıplaktı
Ve kadınlar
Birbirlerinden gizleyerek
Bakıyorlardı ayın altında
Gecmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine
Ve kadınlar bizim kadınlarımız
Korkunç ve mübarek elleri
İnce küçük çeneleri kocaman gözleriyle
Anamız avradımız yarimiz
Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
Ve soframızdaki yeri
Öküzümüzden sonra gelen
Ve dağlara kaçıp uğrunda hapis yattığımız
Ve ekinde tütünde odunda ve pazardaki
Ve karasapana koşulun
Ve ağırlarda
Işıltısında yere saplı bıçakların
Oynak ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar
Bizim kadınlarımız
Şimdi ayın altında
Kağnıların ve hartucların pesinde
Harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi
Aynı yürek ferahlığı
Aynı yorgun alışkanlık içindeydiler
Ve on beşik şarapnelin çeliğinde
İnce boyunlu çocuklar uyuyordu
Ve ayın altında kağnılar
Yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru
Sonuç : Tarihimizde Kuvayı Milliye, bir ruhtur. Mücadele etme azminin sembolüdür. Bu ruhla direnerek vatanın emperyalist güçlerden arındırılmasında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli görevler üstlenen Akşehirimizle gurur duyuyorum. Bu kutsal zaferin kazanılmasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ülküsünden giden tüm Türk halkının üstün gayretleri karşısında saygıyla eğiliyorum. Zafer bayramımız kutlu olsun.