‘’Kadın Olmanın Dayanılmaz Endişesi’’ Adana Aladağ’da ki tarikat yurdunda hayatını  kaybeden  öğrencilerden,  şiddet gören kadınlara  ilişkin  son yıllarda kamuoyuna yansıyan örnekler  çok  üzücü. Kadınların, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kültürel, dini ve geleneklere  dayalı  nedenlerle  özel  ve kamusal alanda haksızlıklara uğruyor.                                                              

Anayasa ‘da 2001, 2004, ve 2010 yıllarında yapılan değişikliklerle, kadınların yaşadığı sorunların çözümü yönünde pozitif ayrımcılık ilkesi benimsenmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının güçlendiğini biliyoruz.’’ Kadına yönelik   şiddet’’,  önemli bir toplumsal sorun.  Aile içi şiddetin, önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi,  Sözleşmesi’nin 2012 yılında  Türkiye tarafından imzalandığını ;  aynı yıl,  sözleşme doğrultusunda 6284 sayılı ‘’Ailenin ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi ‘’YASASI’’nın yürürlüğe girdiğini biliyoruz. Konuya ilişkin özel bir yasa  çıkarılmasına rağmen, kadına yönelik şiddetin önlenmesinin toplumsal hayata ciddi bir yansıması olmadı, gerekli duyarlılık sağlanamadı.

Kadınların yasal haklara sahip olmasına rağmen, bu hakların kullanılmasında sorunlar yaşıyor. Hak ve özgürlüklerin  kağıt üzerinde kalmasına neden oluyor. Bilimsel  ve bilinçli  eğitim olmadan   kadın haklarından  bahsetmek mümkün değildir.  Değerlerimize sahip çıkalım. Çünkü;  ‘’o ‘’ değerleri  kaybedersek, hakikaten çaresizlik o zaman başlıyor   demektir.   Matematikte de olur bazen,  değer verirsin yanlış çıkar.

Tarihin her döneminde ve günümüzde, kadına karşı uygulanan akıl almaz şiddet ve zulüm koşullarında ezilen hep kadınlar olmadı mı?  Dünyada ve ülkemizde kadın olmak, en doğru söyleyişle acı ile eş anlamlı. Kadın. Acıyı yazmak gerekli ve zorunludur. Kötü insanlar beni hiç şaşırtmadı, şaşırdıklarım hep iyi sandıklarımdı.!  Bazen ‘’HAYAT’’ seni bulunduğu yerden alıp başka bir yere koyar  ve…………. Der ki; ‘’BURDAN DEVAM ET….!

Tekrarı yok bazı şeylerin.’ ’Hayat gibi. Aşk gibi. Ömür gibi. Bak ibret al, yere düşen yaprağa..’’ o‘’ da eskiden yukarıdan bakardı toprağa!...  Şems-i  Tebrizi der ki:  Mühim olan  yükseklere çıkıp  hayata tepeden bakmak değildir; mühim olan ne kadar  yükselsen de her şeye ‘’EŞİT ‘’ mesafeden bakabilmektir.         

Haftanın Sözü: Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair; ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen. Fuzuli      

Tacide Sema  Soykan   Emekli Öğretmen