Âlim, şair bir ailenin çocuğu olarak dünya gelen hocamız, bir eğitici, öğretici, kadılık, müderrislik, din görevliliği yapmış bir bilge olarak İslamın güler yüzünü insanlığa espirileriyle anlatmaya çalışmıştır.

Eşeğe tersine binerken meselelere tersten, ayrıntılarla bakmayı hatırlatmıştır. Göle yoğurt çalarken ümit var olmayı, "ağaçtan öte yol var" diyerek tedbirli olmayı öğretmiştir.

İnsanlara hak ettiklerinin, çalıştıklarının karşılığını beklemelerini, karşılıksız beklentilere girmemek gerektiğini, "parayı veren düdüğü çalar" diyerek her şeyin bir karşılığı olduğunu espiri ile ne güzel vurgulamıştır. Hocamızın "kedi eti yedi" fıkrasında yalanla insanın başkasını değil, önce kendini nasıl kandırdığı ve insanın cevabını veremediği bir mahcubiyet dillendiriliyor.

Kavuk ve kürküm fıkraları ile şekilciliğin insanı nasıl yanılttığını karikatürize etmiştir. Hocamızın her fıkrasındaki değişik anlamları okuyabilmekte bir refekkür işidir.

Hocamız Nasreddin'in ismi onun Dünya görüşü ve kimliğini de bize anlatır. Nasreddin, Arapça kökenli "nasr" (zafer, yardım) ve "din" (din) kelimelerinin birleşiminden oluşur ve "dinine zafer getiren", "dini için zafer kazanan" veya "dine yardım eden" gibi anlamlara gelen Nasreddin ismi tam da hocamızın hayatı ile bütünleşmiştir.

Hocamız NASREDDİN'i verdiği dersleri iyi anlamalıdır. Hakkındaki akademik çalışmalardan istifade edilmelidir.

Hocamız Nasrettin bize geniş düşünmeyi, tersten bakabilmeyi, ümit var olmayı, hayata gülümsemeyi, dürüst olmayı, herkesin seviyesine göre, anlayacağı dilden konuşmayı, barışçı olmayı, şekilci olmamak ... gibi hayatın derslerini, kendi üslubu içerisinde vermiştir.

Sevmiştir, sevilmiştir, sevdirmiştir. Sözlerini dünyanın birçok yerine ve çağlar ötesine ulaştırmıştır. Gerçekten fikirleriyle dünyanın ortasına oturmayı bilmiştir. Sayesinde Akşehir'imiz de hocamızla bütünleşerek ülkemiz ve dış dünyada bilinen bir ak şehir olmuştur.  Rahmet olsun.