Cuma günü Ulu Caminin bulunduğu sokakta selamlaştığım esnaf ağabeyin daveti üzerine, işyerine girdim. Maskesini burnuyla birlikte kapattığını görünce içim rahatladı ve ben de maskeyi çıkartmadan, bir saat kadar hasbihal ettik.

Zaten bozuk olan piyasaya bir de Pandemi eklenince tümden sıkıntıya düştüklerini, bazı günler siftah edemediklerini, borçlarını ve kiralarını ödemekte çok zorlandıklarını aktardı, yani epey dert yandı. Esnafın halinden esnaf anlar diyerek, birlikte ticaretin hareketli zamanlarını epeyce yad ettik.

Esnaf ağabeyin esas üzerinde durduğu, yerelde yönetimden beklentileriydi. Bir süre önce Belediye Başkanımız buradan geçerken; “Başkanım toz solumaktan bıktık, hiç olmazsa bir arazöz gönderseniz de en azından bir süreliğine toz yutmaktan kurtulsak” diye talepte bulunmuşlar. Salih Başkan; “Sabır sabır” demiş ve esnafların yanından uzaklaşmış.

Başkanın umursamaz tavrı üzerine, orada bulunan esnaflar küplere binmişler.

“Yahu yollar tarla yolu gibi perişan, doğalgaz da geçti artık bahane kalmadı, yolların bakımı yapılsın. Biz usandık, her önümüze gelene şikayet etmekten bıktık ama belediye yetkilileri bu serzenişlerimizi duymaktan bıkmadılar”

“Bu sokaktan doğalgaz geçti, belediyenin mülkünde kiracı olarak sağlık ocağı olmasına rağmen, hat dahi çekilmedi. Şu an sağlık ocağı olarak kullanılan binada, doğalgaz yok.”

Akşehir Belediyesi haklı olarak doğalgaz kullanımının yaygınlaşması için vatandaşları uyarırken hatta zorlarken, kendine ait mülke hat çektirmemesi cidden çok tezat olmuş.

Esnaf ağabey; her tarafından tarih fışkıran bölgede, restorasyon çalışmalarının büyük oranda tamamlandığını ve artık Ulu Camii bölgesinin turizm amaçlı faaliyetler için çok daha uygun hale geldiğini söylüyor.

“Eskişehir’in odun pazarından, Ankara’nın Beypazarı’ndan fazlamız var, eksiğimiz yok. Restorasyonu yapılan bölgede binalara sahip çıkılarak, müstecirlere işletme açmalarıyla ilgili kolaylaştırıcı çözümler üreterek teşvik edilmelidir” diye ekliyor.

Benim de Nevşehir'in Ürgüp ilçesine bağlı Muratpaşa beldesinde, “Asmalı Konak” dizisinin çekildiği konağı görmek için 5 TL ödeyerek sıra bekleyip ziyaret ettiğim aklıma geldi.

Dünyanın tanıdığı Nasreddin Hoca gibi bir bilgenin yaşadığı ve öldüğü Akşehir’in her sokağı tarih. Maalesef buna benzer güzellikleri değerlendirmek şöyle dursun, Akşehir emekli şehri diye övünenler bile var. 

Uygun görülen evlerde, Nasreddin Hoca markasıyla hediyelik eşya üretimi yapılsın.

Antika eşya satıcılarına yer gösterilsin.

Kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş meslek erbaplarına, zanaatlarını icra etmeleri için yer gösterilsin.

Şehrimizde yetişen sebze, meyve ve kuru bakliyatlar, evlerde hazırlanan makarna, salça, turşu gibi el emeği gıdalar buralarda satılsın.

Bahçesi geniş olan evler, kafe ve nargile hizmetleri versin.

Dernek ve vakıflar, bu evlerden satın alarak hareketliliğinin artırılmasını sağlayabilirler.

Turizm adına, ticari olarak birçok fikir üretilip hayata geçirilebilir.

Aksi takdirde, bugün için bakımı yapılmış birbirinden güzel gözüken ev ve konaklara oturanlar tarafından sahip çıkılamazsa, yine eskisi gibi virane görüntüye bürüneceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Ömrü olan; bölgenin ya değerlendiğine ya da yıkıldığına şahit olacaktır. Bunun vebali de halkın oylarıyla mazbatası eline verilenlerindir.

Ve esnaf ağabey; “Bizi bizden olan anlar, hiç olmazsa bundan sonra, Akşehir Belediye Başkanı esnaf kökenli birisi olsun istiyoruz, lütfen bunu da dile getirir misin?” dedi.

Akşehir, memur zihniyetiyle yönetilmenin bedelini çok ağır ödedi ve ödemeye de devam ediyor.

Ticaretin ve siyasetin içinden birisi olarak, öteden beri her platformda; tüccarlık yapmış, belediyenin mülklerini satarak maaş ödeyen değil, belediyeye artı değer katarak, hem Akşehir’i hem de belediyeyi büyütecek zihniyete ihtiyaç olduğunu dile getirmişimdir.