GÜNDEM

Çanakkale: Bir Milletin Dirilişi ve Sonsuz Kahramanlık

Toprak, kanı tanır. Çünkü her toprak, üzerine düşen her damlayı yalnızca kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda o damlalar zamanla toprağın belleğine kazınır, köklerinde yankı bulur. Çanakkale, işte böyle bir topraktır; yalnızca bir coğrafya değil, bir halkın hürriyetine, onuruna ve varoluşuna sahip çıkma arzusunun simgesidir.

O toprakta dökülen her damla, sadece bir kayıp değil, bir halkın bağımsızlık mücadelesinin, fedakârlığının ve direncinin tarihe kazınmış bir hatırasıdır. Her bir damla, toprağa karışarak, vatanın bağrına mühür gibi kazınmış ve yüzyıllar sonrasına kadar yankılarını duyuracak bir mirasa dönüşmüştür. Çanakkale, sadece bir halkın geçmişini değil, geleceğini de şekillendiren bir anıt olmuştur. Mehmet Akif, işte tam da bu ruhu dile getiriyordu. O kahramanlık ve fedakârlık anlayışını dizelerinde derin bir şekilde hissettiriyordu:
"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!"

Ama o kahramanlar sadece ölmediler; toprakla birleşip, bir milletin bağımsızlık ruhuna dönüştüler.
Çanakkale, bir zaferin ya da mağlubiyetin öyküsü değildir. O, bir halkın varoluşunu ve özgürlüğünü savunma uğruna verdiği sarsılmaz bir mücadelenin adıdır. O gün, gökyüzü barut kokusu içinde kaybolmuş, deniz kanla boyanmış, toprak ise vatanı uğruna canını feda edenlerle onurlandırılmıştı. Açlık ve susuzluk vardı, ama ölüm hiç bu kadar yakın olmamıştı. Buna rağmen, tüm zorluklara karşı tek bir inançla yürüdüler: “Ya istiklal ya ölüm!”
Siperlerde titreyen elleri, korkudan değil, tüfeklerine daha sıkı sarılmaktan titriyordu. Çünkü onlar biliyorlardı ki, Çanakkale’de sadece silahlar değil, yürekler de savaşıyordu. Mehmetçik, ne olursa olsun bir adım dahi geri atmadı; çünkü bu toprak, ancak kanla vatan olurdu. Çanakkale, sadece bir cephe değil, bir milletin kimliğini ve özgürlüğünü savunduğu bir efsaneydi. Bazıları henüz on yedi yaşındaydı, bazıları yeni evlenmişti, bazılarıysa bir ananın tek evladıydı. Ama hepsinin ortak dileği birdi: “Ya Rabbi, vatanımı koru!”

İşte bu kahramanlardan biri de 57. Alay’ın neferleriydi.
Emir geldiğinde, hiçbiri "neden?" diye sormadı. Hiçbiri gözünü kırpmadı. Çünkü onlar, bir milletin kaderi için gözlerini kırpmamaya çoktan yemin etmişti. Komutanları siperlerin önüne geçti ve sadece şu emri verdi: "Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!"
Ve onlar, bir an bile tereddüt etmeden ölüme atıldılar. Bir adım... Kurşun yağmuru başladı. İki adım... Yanındaki düştü, ama o devam etti. Üç adım... Göğsüne bir kurşun saplandı. Ama o, yere düşerken bile bayrağa bakıyordu. Çünkü o bilirdi ki bu toprak, ölümü göze alanlar sayesinde vatan kalır.

Çanakkale’de kimse ölmedi.
Onlar sadece toprağa karıştı, rüzgâra karıştı, bayrağa karıştı. Bugün denize baktığında, orada Seyit Onbaşı’nın terini görürsün. Gökyüzüne baktığında, orada 57. Alay’ın siluetini görürsün. Ve bir bayrağın dalgalandığını gördüğünde, bil ki o rüzgâr, bir şehidin son nefesidir.
Çanakkale geçilmedi.
Çünkü Çanakkale’yi geçilmez yapanlar, ölümü öldürdüler. Ve biz bugün bu topraklarda özgürsek, onların aldığı son nefes sayesindedir.

Ey şehitler! Biz, sizleri unutmadık.
Toprak sizi tanır, biz sizi tanırız, vatan sizi tanır.
Ruhunuz şad, mekânınız cennet olsun!

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }