Ailenin temel direklerinden biri anne, diğeri de babadır. Anne ve babanın yerini, hiçbir şey dolduramaz. Doğumumuzdan itibaren, yaşımız kaç olursa olsun onların sınırsız fedakârlıkları, şefkat ve merhametli davranışları, şeksiz ve şüphesiz Rabbimizin lütfudur.
Anne ve baba, her durumda doğruyu hakikati gösteren rehberimiz olduğu gibi, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmamıza vesile olan ilk öğretmenimizdir.
Öncelikleri, maddi ve manevi güzel olan her ne varsa çocuklarına nakşederek, evlatlarını güzel ahlaklı bireyler olarak topluma kazandırmaktır.
Baba olmak, türlü türlü sıkıntılara göğüs gerdiği halde şikayet etmeyen, evlatlarına olan sevgi ve muhabbeti içinde büyütüp ama bir türlü söyleyemeyen demektir.
Baba, sırtımızı dayadığımız yıkılmaz dağ ve her daim bizi koruyan çelikten bir kalkandır.
Babanın varlığıyla kendimizi hep güvende hissederiz.
Baba, düştüğümüz her durum da bizi tekrar ayağa kaldıran, müşfik yürekli cefakar ve fedakar bir eldir.
Baba olmak; eş ve çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılamanın yanında, tüm aile fertlerinin boyunlarını bükmeden, şerefli ve iyi insanlar olarak toplumda yer almalarını sağlamak adına, dürüst ve samimiyetle mücadele etmek demektir.
Baba olmak; göz aydınlığı yavrularının ebedi kurtuluşları için, Hz. Nûh gibi çırpınmak demektir. Her şeye rağmen o, “haydi yavrum, sen de bizimle birlikte gemiye bin” diyerek, asilik eden oğlunu kurtuluş gemisine davet etmekten geri kalmamıştı.
Baba olmak; Hz. İbrahim gibi çocuklarını iyi bir mümin olarak yetiştirmek ve onlar için her daim hayır dilemek demektir.
O, “Rabbim beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle” diyerek, Allah’tan neslinin iyiliğini niyaz etmişti.
Baba olmak; Hz. Lokman gibi, şefkat dolu ifadelerle çocuklarını iyiliğe yönlendirip, kötülükten alıkoymak maksadıyla çabalamaktır.
O, “Yavrucuğum namazını dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış” diyerek, evladına hikmet dolu nasihatler vermişti.
Baba olmak; Peygamber Efendimiz (s.a.s) gibi, çocuklarına hayatın her alanında örnek olmak demektir.
Allah Resulü (s.a.s) ailesine karşı son derece şefkatliydi. Onun hanesinde sevgi ve saygı hâkimdi. O, merhamet ve adaletten, nezaket ve zarafetten asla ayrılmadı.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılardan birisidir’’ buyurmuştur.
Cenabı Mevla, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya her ikisi de senin yanında yaşlanırsa, öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı sözler söyle.’’
Öyleyse annemiz gibi cennet vesilemiz olan babamıza da, hürmette kusur etmeyelim. Tatlı dil, güler yüz ve güzel davranışlarla anne babamızın gönüllerini hoş edelim. Rabbimizin rızasının anne ve babamızın rızasını kazanmaktan geçtiğini, unutmayalım!
Bu vesileyle hayatta olan anne ve babalarımıza sağlık ve huzur diliyorum. 22-10-2018 tarihinde ahirete irtihal eden ve aynı zamanda Vazife Malulü Gazi olan babam Abdülkadir TERKENLİ için, ahirete göç etmiş yakınlarımız için, TÜRKİYE Cumhuriyeti Devletinin bekası ve asil Milletin güvenliği için, tarihimiz boyunca canlarını vermiş tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, El Fatiha. Amin…