T.C. Devleti’nin 54. Hükümeti’nin Başbakanı olan Erbakan, Refahyol iktidarının hedeflediği denk bütçeye ulaşılması için, tüm kurumların parasını tek bir hesapta, yani havuzda toplamıştı.
Bu vesileyle kurumların bankalara ve tefecilere faiz ödemesinin önüne geçilmiş, hatta kurumların tasarruf etmeleri sağlanmıştı.
Bunlar yapılırken, halkın refah seviyesini artırmak ve çalışanların ücretlerini dengelemek için de kamudaki maaşlara yüzde üç yüzlere varan zamlar yapılmış, esnaf ve çalışanların yüzleri güldürülmüştü. 54. Hükümet, kamudaki finansman açığını borçlanma yoluyla değil, bir şekilde Merkez Bankası kaynaklarıyla karşılamış; özellikle Ziraat Bankası, Merkez Bankası gibi kullanılmıştı.
Refahyol iktidarından önce 1996 yılı bütçesinde, toplanan her 100 TL verginin 66.7 TL’si faize giderken, Refahyol Hükümetinin bütçesinde, 1997 yılında toplanan verginin 48 TL’si faize gitmişti. Bütçedeki faiz yükü, bir yılda üçte bir oranında azaltılmıştı. Eğer Refahyol Hükümeti yıkılmamış olsaydı, faizin bütçedeki oranı 2 yıl içinde yüzde 10’un altına inmiş olacaktı.
Laiklik elden gidiyor teraneleriyle rantları kesilen baronların, askerlere gaz vermeleri sonucunda, iktidar postmodern darbeyle alaşağı edilerek, devamında Refah ve sonrasında Fazilet Partilerinin kapatılmaları sağlanmıştı. O yıllarda kurulan 55, 56 ve 57’nci koalisyon hükümetleri ise ülkenin her konuda zarar görmesine çanak tutmuştu.
2002 yılında yapılan Genel Seçimlere ilk defa katılan AK Parti, halkın yüksek orandaki teveccühüne mazhar olmuş ve tek başına hükümeti kurmakla görevlendirilmişti.
Halk bitip tükenmeyen sıkıntıların sona ermesi için, Erbakan’ın yaptıklarını referans alarak, öğrencilerine çok büyük destek vermişti. Çünkü o yıllar, ürün fiyatlarının akşamdan sabaha, sabahtan akşama arttığı, maddi fakirliğin yanında manevi olarak insanların hor görüldüğü ve inancını yaşamak isteyenlerin zulüm gördüğü yıllardı.
O dönemlerde inancından taviz vermeden okumak isteyenlere, dönemin Cumhurbaşkanı Arabistan’a gitmelerini tavsiye ediyor, Başbakan baykuşlar diyerek hakaretler ediyordu. Devletine ve milletine bağlı olan inançlı insanlar mengeneye alınarak resmen hayatları burunlarından getiriliyordu. İnsanlar konuşmaktan korkuyor, fikirlerini beyan etmekten imtina ediyorlardı. Hz. Ömer’in meşhur “Adalet mülkün temelidir” sözü, duvarlardan öte geçemiyordu.
O yıllarda tüp servisinde ihtiyacımız olan Ford Transit marka bir araç almak için Konya Otokoç firmasına 2.5 milyar lira yatırmıştım. Üç ay sonra sıra gelecek denmesine rağmen, bir tanıdık vasıtasıyla aracımızı ilk ay içinde teslim etmişlerdi. Akşehir’de o tipte ilk araç olmasından dolayı, esnaf arkadaşlar toplanarak aracı incelemişler, hatta birisi 1 milyar kar teklif etmişti. Tekrar yerine koyamam endişesiyle, o rakamı reddetmiştim.
Geçen hafta sürekli alışveriş ettiğim şarküteriden, yine bir viyol yumurta alırken, içimden yumurta fiyatları hiç artmamış diye geçirdim. Yumurtaları buzdolabına yerleştirdiğimde boşluklar kaldığını görünce anladım ki ben aynı paraya 30 yerine, 20 yumurta almışım.
Süt üreticisinin girdi maliyetlerinden dolayı çok zorda olduğunu bildiğimizden, çiğ süte yapılan zamma üretici adına sevinmiştik. Bu haberin üzerinden daha bir kaç saat geçmeden, süt ürünlerine ortalama yüzde kırk yedi oranında fiyat güncellemesini duyunca, peynir boğazımızda kaldı.
Stokçuluk daha doğrusu tekelcilik eskiden de vardı, buna sebep olarak güçsüz iktidarların terbiye edilmesi için kullanılan bir yöntem olduğu söylenirdi. Halk olarak bizler bunun doğruluğuna hep inandık lakin 20 yıllık AK Parti iktidarından daha güçlü hatta Cumhurbaşkanlığı sisteminden daha güçlü bir iktidar olabilir mi?
Gübre, tarımla uğraşanların olmazsa olmazı, geçen yıl tonu 2.500 TL, bugün 12.500 TL olmuş. Müteahhitlere bu fiyata daire mi olur diye kızıyorsunuz, evet haksız da değilsiniz, fakat geçen yıl demirin tonu 3.000 TL, bugün 13.000 TL olmuş.
Eskiden para var mal yoktu, şimdi mal var para yok, biz bu kısır döngüden kurtulamayacak mıyız? Her seferinde tarih yeniden mi tekerrür edecek.
Biz ne zaman ekonomik olarak güçleneceğiz? Araçların tekrar karaborsaya düşmesinden kurtulamayacak mıyız?
Çocukluğumuzda eşek zeytini ucuz olduğundan bütün, siyah zeytin pahalı olduğundan yarım ısırılarak yendiği zamanları biliriz. Şerefli ecdadın torunlarının makus talihi değişmeyecek mi?
Geçen Cuma Merkez Bankası, talep eden bankalara yüzde 17 ile borç para vermiş, Hazine ihtiyacı olan parayı bu bankalardan yüzde 22 faiz ödeyerek borç almış.
Allah aşkına, dış güçler bunun neresinde! Birileri bize ambargo ilan etti de biz mi bilmiyoruz!
Eskiden tüccar cebindeki parayla ticaret yapardı, kredi alarak işyeri açılmazdı. İnsanlar kredi alarak ev sahibi olmazdı. Gençler kredi alarak düğün yapmaz, eşya almazlardı. Tüm bunların önünün açılması milleti geçici mutlu yaparken, sonrasında intiharların ve boşanmaların kapısını açtı.
Her ne kadar maaşlar dolar olarak verilmiyor olsa da maalesef her şeyimiz dolara endeksli. Yapılan her türlü yatırımı, devlet büyüklerimiz dolar olarak telaffuz ediyorlar. Yap işlet devret modeliyle yapılan hastane, yol, köprü, aklınıza ne gelirse.
Dolayısıyla 2011 yılında asgari ücret 644 TL ve dolar kuru 1.67, yani asgari ücret bugün itibariyle 5.200 TL'ye tekabül ediyor. Maaş artışlarında yüzdelik orandan ziyade, alım gücünün korunması esas alınmalıdır.