Aslında tüm Arap politikalarımız yanlıştı. O politikalar çizilirken ve uygulanırken; Türkiye'nin ve vatandaşlarımızın haklarıyla gelecekleri değil; kendi fikir dünyalarındaki saplantıları ön planda tuttular. Irak ve Suriye'de kalan Türklerin ve Türkmenlerin yaşamlarını ve kültürlerini sürdürebilmesi için, hiç bir şey düşünmediler ve yapmadılar.
O kardeşlerimizi kale bile almadılar. Yanlış Suriye politikası yüzünden, şimdi Konsolosluk personelimizi ve 49 vatandaşımızı rehin alıp, hürriyetlerini ve yaşam haklarını hiçe sayan terör örgütleri doğdu. Çoğaldılar ve anayurdumuzu bile tehdit edecek cürete ulaştılar. Üstelik yurdumuz kaçak milyonlarca Suriyelilerle ve ülkemizi sömüren türlü çeşitli zararlı kalabalıklarla doldu. Zararımız bu kadarla kalmadı; ihracatımızın önemli bir bölümünü teşkil eden; Suriye ile Irak'a ve onların güneyine mallarımızı göndermemiz olanaksızlaştı.
Konsolosluk personelimizle birçok vatandaşımızın rehin alınabilmesi ve buna cüret edenlere; devletimiz tarafından hiçbir şey yapılamaması; uluslararası itibarımızı yok etmiştir. Başka birçok devlete böyle bir şey yapan çıksa; bunu yapanların başına, dünyaları anında çökertilirdi. Ortalama bir devlet bile, böyle bir tecavüz yapılamaz. Bizimkiler ise, hiç bir şey olmamış gibi; seçimcilik oynadılar... Ne yazık ki, saf birçokları da o oyuna katıldı.
İşin en acıklı tarafı; konsolosluğumuzu basan örgüte; ilk kuruluş ve gelişme safhalarında, bizden Tırlarla savaş malzemeleri gönderildiği iddialarıdır. Ne doğrulandı; ne yalanlandı. Fakat bizden güneyimize, gümrükte bile aranması yasak edilen esrarengiz dev kamyonlar hep dolu gitti. Boş döndü!
Arap problemleri ile aşırı ilgilenip taraf olduğumuzda; en çok zarar gören her seferinde biz olduk. Herhalde çok eskilerde de, böyle yanlış adımlar atılıp zararlar görmüş olmalıyız ki; çocukluğumda bile duyduğum bir tekerleme vardı: "NE ARABIN YÜZÜ! NE ŞAMIN ŞEKERİ..." derlerdi büyüklerimiz. Şam'daki şekerci ustaları o kadar becerikli ki; şekerden taptıkları ürünler düşünülemeyecek kadar enfes! Şeker'in bizde yapılmadığı, Rusya'dan kütükler halinde ithal edilip tokmakla kırıldığı ve halkın satın alamayacağı kadar pahalı olduğu bir dönemde; bu atasözü icat edilmiş!
Aslında Halep ve Şam bizim şehirlerimizdi. O da ayrı problem!
Yanlış ve peşin hükümlü politikalar yüzünden, Mısır, ırak ve Suriye'ye ihracat rakamlarımız iyice küçüldü. Cari açıklarımız ise, devleşti.