Sevgisiz insan nasıl yaşar, nasıl nefes alabilir, şehrin sokaklarında nasıl dolaşabilirdi artık sevgisiz insanları, sevgisiz kaldığım için tanıyabiliyordum. Sevgisiz bir insan asık suratlı, yüzü gülmeyen, içi kin ve nefretle dolu bir insan olmalıydı.
Sevgisiz bir insan sokaklarda bir şarkının müziğini ıslak çalarak, avare avare dolaşmaz, işini gücünü, hesabını bilen biri olmalıydı,
Yolda bir çocuğu görüp de gülmeyen, bir dilenciye sadaka vermeyen, vitrinleri izlemeyen, sadece kendisini seven kendisine aşık biri olmalıydı.
Sevgisiz insan hayata ve insanlara kırgın, kızgın, küskün ve öfkeli olmalıydı.
Yıllar öncesinde Akşehir’in sokaklarında bazen genç birisini görürdüm. Kendi halinde, yüzünde bir tebessüm ile yürüyen, bazen elinde bir sigara içen bu gençle göz göze gelirdim. Çok naif, sanatçı, şair-yazardı. Tanırdım, bilirdim kendisini. Sanki çok eskiden tanıdığım biriydi. Güler yüzlü, içten, sanki yıllardır tanıdığımdı, bildiğimdi. Bu şehrin sokaklarını, Çay Mahallesi’ni, Kileci Mahallesi’ni, Kızılca’yı daha bu şehrin pek çok mahallesini, eğri büğrü yollarını bildiğini bilirdim. Sonra onunla yürürdüm, aşkla, sevgi ile. Sevdiği vardı yıllar ötesinden, sevdiği vardı sokaklarda yüreğinin hızla çarptığı köşeler. Seven insana, aşkla yüreği çarpan insana bu şehir aşk şehriydi, sevda şehri.
Seven insan diğer sevgisiz insanları iyi tanırdı,
Anıt Alanı’nda Saray Sineması afişlerini izleyen şu delikanlı bir sevdaya tutulmuştur, ya Güvendik Pastanesi’ne kız arkadaşı ile okul sonrası giren şu öğrenci yeni bir aşkın başlangıcında, yeni nişanlı Belediye Parkı’ndan çıkan şu gençlere ne demeli?
Sevgilisinin evinin önünden geçen, hatta tur atan, balkona çıkar, pencereye çıkar da yüzünü görürüm diye elinde sigara ile kalbi heyecandan atan şu liseliye ne demeli?
Ya sevgisiz şu insana görüyor musun? Her şeyi maddiyat olmuş, her kalbi kırıp döken, yıkan bu insana ne demeli? Bu tipler sadece kendini sever, kendini düşünür, kendisi için yaşar. Sevgisiz bir kalp taşırlar. Bunların genelde yüzleri sirke satar, asık suratlıdırlar, genelde gülmezler, yüzlerinden bir ışık, bir aydınlık da görülmez. Bağıra çağıra konuşurlar, kibarlıktan, insanlıktan nasibini almamışlardır.
Sevgi ile çarpan gönüllerde ise mevsimler değişir, bazı zamanlar yanıma gelirdi, sevdiğini söylerdi, okuldan, öğretmeninden, arkadaşlarından anlatırdı, o anlatır, çok zaman ben onu dinlerdim.
Sevgi ile çarpan, aşk ile nefes alıp veren yürekler bu şehri ve dünyayı daha güzelleştirecek insanlardı. Sevgisiz aşksız insanların dünyayı güzelleştirebileceğine inanıyor musunuz? Ben asla inanmıyorum! Asık suratlı, kızgın, öfkeli, sevgisiz, aşksız insanların kendilerine değil, çevreye, topluma ve insanlığa bir faydalarının olacağını sanmıyorum. İnsanı insan olduğu için seven, insana değer veren, sevgiyle yürekleri atan insanlar elbette ki dünyanın daha iyi olmasına gayret sarf edeceklerdir.
Seven insan, âşık olan insan, yüreğinde sevgi taşıyan insan, dünyayı da daha iyi tanır ve dünyaya da daha iyi bir gözle bakar ve dünyayı güzelleştirecek insanlar kalbi sevgi ile çarpan insanlardır ve dünyanın daha güzel olmasında onların katkısı olacaktır.