GÜNDEM

MEKTUP

Biraz önce seni düşünüyordum. Biliyorum hemen “yalan” diyeceksin, beni en çok sen tanır, en çok sen bilirsin. Sana hiç yalan söylemedim. Evet, “yalan”, demiştin ya, gerçekten de “yalan” bir an olsun seni unutmadım, unutamıyorum ki gün yirmi dört saat ben seni düşünürüm.

Aslında senin yokluğunda senin için ağlıyordum.

Karar vermiştim, seni aramayacak, sana yazmayacaktım; kendime söz vermiştim.

Nasıl oldu anlayamadım, gözyaşlarımla yine bilgisayarın başına, bu mektubumu sana yazmak için oturdum. Keşke şu anda yanımda olsaydın, yanımda olsaydın da gözyaşlarıma dokunsaydın.

Anlayamazsın sen beni; seni o kadar çok sevdim, o kadar çok sevdim ki…

Lütfen, çok rica ediyorum. Mektubumu okur musun?

Sen kararını vermişsin, beni de bir dinler, bir çift söz hakkı verir misin?

Keşke şu anda yanımda olsaydın, yanımda olsaydın da senin için döktüğüm şu gözyaşlarıma dokunsaydın.

Mektubumun daha başında, sanırım ki sana yazdığım bu mektubumu buruşturup bir kenara atmazsın; iyi tanıyorum seni, bu kadar da kalpsiz değilsin.

Anlayamazsın sen beni, sen benim için birdin, sen benim için tektin…Senden önce de sevdiklerim olmadı değil, fakat senden önceki sevdiklerimin, senden önceki hayatımın üzerine bir çizgi çektim. Artık sen benim için birdin, sen benim için tektin.

Anlayabiliyor musun beni?

Nasıl anlatayım sana sevgimi?

Sen benim duygularım, düşüncelerim, hayalimdin.

Sen benim, bir çift gözümdün, gözlerim sen bakardı…Her yerde seni arardım. Görmediğim bir gün seni çıldırırdım, aklımı oynatırdım, delirirdim.

Yalnızlığımdın; şiirimdin, yazımdın, güzelliğini çizemediğim resmimdin, düşlerimdin, hayalimdin…Sevdiğimdin, aşkındım... Yokluğunda gözyaşımdın…

Günümün aydınlığı, karanlık gecelerimin yıldızı, Ay’ıydın.

Anlayabiliyor musun beni?

Sen benim Aslı’m, Şirin’im, Leyla’mdın.

Düşlerimdin, rüyamdın…

Sen benim “en çok” sevdiğimdin, “en çok “güzel bulduğumdun. Hayatımın “en çoklarının başında sen gelirdin.

Yokluğunda çıldırdığım, yokluğunda delirdiğimdin.

Özlediğimdin, beklediğimdin.

Sen benim en hüzünlü şarkılarım, sen benim türkülerimdin…

Kıskançlığımdın, kıskandığımdın.

Sen benim gülümdün, fulyamdın, karanfilimdin, papatyamdın…

Sen benim baharımdın, kışımdın, yazımdın.

Yağmurumdun, dolumdun, fırtınamdın,

Sen böylesine “en çok” sevildin, âşık olundun,

Benim sözlerim “laf olsun” diye söylenen, kadınların ruhunu okşayan, yalan sözlerden değil,

Benim yazılarım yalancı şair sözü, yazar sözü hiç değil.

Beni en çok sen tanırsın, sen bilirsin…

Ne olur biraz da sen anlamaya çalış beni…

Böylesine çok seven biri bilmiyorum ki nasıl davranabilir ki?

Aslında seni böylesine sevmemeliydim,

Farkında olmadan, üzdüm, kırdım seni,

Benim bütün suçum seni çok sevmemdi,

Seni üzdüğüm, kırdığım için, yalnız başına, dört duvar odalarda çok ağladım,

Kimseye derdimi anlatamadım,

Ben duygularıma, ben güzelliğine hep yenik düştüm.

Aklım böylesine sevmememi söylüyordu ya duygularım hep galip geldi, ben yenildim, ben yenik düştüm,

Güzelliğinin özgürlük kabul etmez tutsağı oldum, şu kısacak mektubumda beni anlayabilir misin? Üzgünüm!

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }