Namaz vaktinden yaklaşık iki saat kadar önce meydan dolmaya başladı ve namaza bir saat kala okunan, Cuma Selası sonrasında ise izdihamın oluşmaması için, kadınlı erkekli sıralar oluşturuldu.
Camii bahçesine girdiğimizde ise, özel güvenliklerin yönlendirdiği XR cihazlarından geçerek, Cumhuriyet döneminin başlarından itibaren uzun süre müze olarak ziyaret edilebilen Ayasofya'ya, tekrar Camii olarak açılmasına vesile olan başkan Erdoğan'a dua ederek ayak bastım.
İçeri girenler saflara dahil olmadan önce sevinç ve gururla etrafı süzerken, bazıları elindeki telefonun kamerasını açmış kayıt yapıyordu.
Şanlı ecdadın İslam Ümmetine ve asil Türk milletine kazandırdığı en büyük değerlerden olan Ayasofya camisinde iç ezanın okunmasının ardından, hutbe okumak maksadıyla minbere elinde kılıç olduğu halde çıkan, Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş'tan başkası değildi!
Hz. Ömer döneminden itibaren, savaşla fethedilen beldelerin en büyük ibadethanesinde kılıçla hutbe okunması geleneğine uygun olarak sayın Erbaş da kılıçla minbere çıkarak, ülkemizin bağımsız ve özgür olduğunu tüm dünyaya tekrar gösteriyordu.
Hutbeye, ''Bu Mübarek şehrin fethini müjdeleyen Rasul-i Zişan Efendimize (s.a.s.) sonsuz salat ve selam olsun. Cuma vaktinde, bu muhteşem şehirde, bu kutlu mabedin kubbesi altında bizleri buluşturan yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun'' diyerek başladı.
''Fatih’in emaneti, fetihler sembolü Ayasofya’dan yeryüzündeki tüm Müslümanlara selam olsun.
İstanbul’un surlarında yeni bir çağın kapılarını açan Fatih Sultan Mehmet Han’a, Kur’an ve sünnetin rehberliğinde nice Fatihler yetiştiren alimlere, Molla Güranilere, Fenarilere, Akşemsettin Hazretlerine, adaletin sancağını İstanbul’un burçlarına dikme şerefine nail olan Ulubatlı Hasan’a, geçmişten günümüze, serhat boylarında insanlığın harim-i ismetini korumak için göğsünü zalimlere siper eden KUTLU DAVANIN MEHMETÇİKLERİNE selam olsun.
Vahyin kalbi Mekke-i Mükerreme’ye, medeniyetin beşiği Medine-i Münevvere’ye, Nebiler emaneti Kudüs’e, Gazze’ye, Filistin’e, Buhara’ya, Taşkent’e, Semerkand’a, Saraybosna’ya, Kurtuba’ya, Bağdat’a, Kahire’ye, Sana’ya, Halep’e, Humus’a, Hama’ya, Şam'a, Türkistan’dan Batı Sahra’ya, Keşmir’den Balkanlar’a, tüm İslam beldelerine selam olsun.''
Bizlere İmparatorluk varisi olduğumuzu tekrar hatırlatan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, şöyle devam etti:
‘’Asırlarca din-i Mübin-i İslam’a hizmet eden kahraman ecdadımız, hüküm sürdüğü her dönemde, elini uzattığı her yerde, adaletin, merhametin, hukukun ve iyiliğin sancaktarı olmuştur. Her daim hakkın, hakikatin ve mazlumun yanında, zalimin karşısında durmuştur. Ancak, Devlet-i Aliyye tarih sahnesinden çekildiğinden beri, dünya güçlü olanın zayıfı ezdiği bir yer haline gelmiştir. Dünya, bir inkişaf, bir inkılap beklemektedir. İnsanlık, yeni bir çağın kapılarını açacak fatihler beklemektedir.
Şimdi zaman, iman ve azimle yeryüzünün merhamete dönüşüne rehberlik etme zamanıdır. Bilgi ve hikmetle yeni bir medeniyet inşa etme zamanıdır. İslam medeniyetinin unutulmuş yönlerini ihya etme zamanıdır. Kötülüklerle kuşatılan bu çağı, umut, dua ve gayretle çalışarak iyiliklerle buluşturma zamanıdır.''
Erbaş elindeki kılıcın kabzasını iki eliyle tekrar sıkıca kavrayıp, vakurlu duruşuna devam ederken, kendini pür dikkat ve onurla dinleyen cemaate;
‘’Tarih şahittir ki, hiçbir zulüm ebedi kalmamıştır ve bundan sonrada, ebedi olarak devam etmeyecektir. HAK GELMİŞ BATIL ZAİL OLMUŞTUR! Allah zalimleri sevmez! Vahdet bilinciyle birlik/beraberlik içinde hareket ederek, merhamet medeniyetinin yeniden inşası için bütün İslam alemi azim ve gayretle çalışılmalı, asla umutsuzluğa kapılmadan, fitne ve tefrika ateşine düşmeden, yılmadan/yorulmadan mücadeleye devam edilmelidir.
Bu ideal uğrunda ortaya konacak bütün gayretleri, katından bir rahmetle bereketlendirmesini ve zulmün yok olduğu, yeryüzünün huzurla, barışla, adaletle dolduğu günleri görmeyi bizlere nasip ve müyesser kılmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.’’ dedi.
Ayasofya Kebir Camisinde huşu içinde kıldığımız namaz sonrası; Türk Devletleri Teşkilatını kuran, denizde havada karada yerli ve milli silah mühimmat araç gereç ve uçaklarımızla milletine sadık güçlü bir ordu kuran, istihbaratımızı özüne döndürerek dünyanın her yerinde operasyon yaptıran ve yine bu görünmez kahramanlarımız sayesinde Suriye halkının özgürleşmesini sağlayıp, Şam Emevi camisinin kapılarını açan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı ve Ümmetin lideri Erdoğan'a selam olsun.
İNŞAALLAH Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturarak, Mescid-i Aksâ'nın kapılarını açmakta bu asil millete nasip olsun diyerek, Nasreddin Hocanın beldesi Akşehir'imize döndük.