ABD’nin Türk siyasi hayatı için yıllar önce belirlediği bir hedef olduğu söylenir; kendilerinde olduğu gibi Türkiye’de de siyaseti 2 ana akım partiye indirgemek. Cumhur İttifakının kurulması ve bu ittifak dışında kalanların da siyasetin doğası gereği, ama kağıt üzerinde ama seçim sandığında karşı bir ittifakta buluşması, hedefe giden yolda bilerek ya da bilmeyerek atılan adımlar olarak değerlendiriliyordu ki; “Yeni Parti” olasılıkları, siyasileri denklemi bir daha düşünmeye zorladı.
Kirpi yavrusunu yumuşağım diye severmiş; vatandaşlar oy verdikleri partilere, bir futbol takımını tutarcasına gönülden bağlanma eğilimindeler. Hal böyle olunca, seçmenleri gibi parti yönetimleri de hatalardan ders almak konusunda biraz ketum davranıyorlar. Bu da mevcut partilerden yeni partiler doğmasına yol açıyor ve ülkemizde yüzde 10 barajının olması, seçimlerde yeni kurulan partilere destek vermeyi ya da seçimlere ittifakla girmeyi getiriyor. Bu durum, ABD’nin hedefi olduğu iddia edilen 2 partili siyasete uygun ancak partilerin temsil ettiği siyasi görüşlere bakıldığında, yakın gelecekte Türk siyasi hayatında ikili değil dörtlü bir yarışa şahit olabiliriz: Cumhur İttifakı, tek başına bir CHP, yine tek başına bir HDP ve İYİ Parti, Saadet, “Yeni Parti” İttifakı.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türk işverenlerini yurt içi ve yurt dışında endüstriyel ilişkiler alanında temsil etme yetkisine sahip tek üst kuruluş iken, kaç tane işçi ve memur sendikası olduğunu biliyor musunuz? Türkiye’de sendikalar, 1938 tarihli Cemiyetler Kanununda yer alan “Sınıf esasına dayalı cemiyet kurulamaz” ifadesinin 1946 yılında metinden çıkarılmasıyla yasallık kazandı. Hayat görüşleri farklı da olsa, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerinin artması için bir araya gelmesi beklenen çalışanların çok sayıda sendika çatısı altında toplanması, siyasi hayatımızın da bir yansıması olsa gerek.
İtiraf Edersen Cezan Azalır:
Yinelenen İstanbul seçiminin ardından kuruluş ayarlarına dönmeyi konuşan AK Parti, TBMM’ye verilen araştırma önergelerinde hep kırmızı yanan trafik lambası misali sürekli ret oyu veriyor. Oysa bu önergelerin arasında; FETÖ’nün siyasi ayağının soruşturulması da var, Giresun’da evinin önünde şüpheli bir şekilde öldüğü iddia edilen 11 yaşında bir çocuğun dosyası da. İktidar partileri neden oy kaybeder, bunu bilmeyen yoktur. Bunun cezasını da sandıkta aldıkları oy oranıyla çekerler. Hatalarını görüp itiraf edenler ve düzeltebilenler için bu ceza azalır, hatta ortadan kalkar. Aksi halde, tek başına iktidar olmak zorlaşır. Sonrası malum…
Sayı Az Gelmiştir:
ABD Başkanı Trump, İran’a saldırı emrini son dakikada geri çekmiş. Neden derseniz; danışmanlarına, saldırıda kaç kişinin ölme ihtimali olduğunu sormuş ve “150 kadar” cevabını almış.
Bence sayı az gelmiştir.