İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üç liderinden biri olan Cemal Paşa’ya sormuşlar; “Bu harbe niçin girdik?” diye.
“Aylık vermek için. Hazine tamtakırdı. Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli, ya öbür tarafla birleşmeli idik” demiş.
Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” adlı eserinde aktardığı bu anekdota göre; Cemal Paşa, Mustafa Kemal için şu cümleleri sarf etmiş:
“Mustafa Kemal, Büyük Harp’e girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbi’ni bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletini kurtarabilir.”
Bence tüm siyasilerin şiar edinmesinde fayda olan bir sözdür bu. Hani, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yazar ya; “Adalet mülkün temelidir” diye. Onun gibi bir şey. Siyasilerin vatanseverliğinden şüphe ettiğimden değil, yalnızca; o vatanseverliğin yanında ilim, bilim, sanat da olsun ki hem kafa ve sanat adamı, hem vatan adamı olmalarının getirilerinden millet de faydalansın diye dikkat çekiyorum.
Hem, eğri oturup doğru konuşalım. Ülke olarak bir sıkıntı yaşadığımızda, birlik ve beraberlik içerisinde olmak adına “Haydi, hep birlikte ülkemiz için dua edelim” der gibi; kuraklık var diye, Cuma namazından sonra yağmur duası talimatları verildiğini öğrenince, insanın ilime-bilime dikkat çekesi geliyor.
Kurak mevsimde yağmur yağsın ya da soğuk kış günlerinde bir nebze de olsa güneş açsın diye dua etmek garip mi, hayır değil. Dileyen herkes dilediği her konuda dua eder. Kimse de karışamaz. Vatandaşlar bir araya gelip bir ortak sorun üzerinde konuşurken ya da çözüm ararken de hep birlikte dua ederler. Lakin karar, hurafelere karşı halkı korumak adına Atatürk tarafından kurulmuş bir kurumdan gelince, ister istemez “Peki, meteoroloji ne diyor?” sorusu geliyor akla.
Ve işin Nasreddin Hoca mizahına yakışan kısmı da orada başlıyor; meğer meteoroloji hafta sonu için “Ülke genelinde yağış var” dememiş mi! O söz “Dereyi görüp de paçayı sıvamak” mıydı, yoksa “görmeden paçayı sıvamak” mı?
İlim ve sanatın bir arada olmasından büyük fayda sağlamış bir şehir, Akşehir. Nasreddin Hocası sayesinde tabii ki. Dünyanın yuvarlak olması nedeniyle, bulunduğunuz her yerin geometrik olarak dünyanın ortası olduğunu söyleyen Nasreddin Hocamızın bu sözünü nesilden nesile sadece bir fıkra olarak aktarmadığımız sürece fayda sağlamaya da devam eder.
Etrafı açık bırakılmış bir türbeye kilitli bir kapı koymak ya da Hocamızın mezar taşına, vefat ettiği yıl olan Hicri 683 yılını tersten 386 olarak yazmak inisiyatifini gösterenler, bence O’nun gerçek torunlarıydılar.
Yazıya Meşrutiyet’ten girip Akşehir’den çıksak da yaklaşık bir yıldır dünyayı kasıp kavuran malum virüsten söz etmemek olmayacak. Bu süre içerisinde adamakıllı tedbirlerle ve alınmış tedbirlere uyarak “virüsle beraber yaşamayı” ne yazık ki öğrenemedik. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısına dair iddia ve spekülasyonlar ise gündemden hiç düşmüyor.
Açıklanan tablolarda “güncellenen” parametreler de bunda etken olmuyor değil ama kimse meraklanmasın derim. Neden derseniz de yılsonuna geldiğimizi hatırlatırım. Benim bildiğime göre; ülkemizde her yıl Ocak ayında nüfusumuza dair araştırmalar yapılır. 31 Aralık itibariyle; 1 yıl içerisinde kaç kız kaç erkek doğdu, kaç vatandaşımız hayatını yitirdi, kim evde kaldı kim evlendi kim boşandı, kim çalıştı kim çalışamadı…
O yüzden hiç meraklanmayın. Öyle spekülasyona filan da hiç gerek yok. Devletimiz TÜİK marifetiyle istatistikleri yapar, elde edilen veriler de Şubat ayı başında açıklanır. Yani, takke düşer her şey görünür. Kalın sağlıcakla…