Okullar açıldığında sınıf öğretmenlerinin ilk gündemleri, sınıf başkanı olacak öğrenciyi seçmek olurdu. Bunun için de cesaretli, gürbüz, iş yapacak lider görünümlü öğrencilere bakarak, kim sınıf başkanı olmak ister diye sorardı.
Öğretmenin bakışlarından cesaret alan öğrenci, arkadaşlarını da süzerek, ben adayım diye parmak kaldırırdı. Cesaret gösteren birkaç aday öğrenci tahtaya kalkar ve öğretmenin talimatıyla sınıfa arkalarını dönerlerdi. Sınıfta bulunan tüm öğrencilerin açıktan el kaldırmasıyla, en çok oy alan kişi sınıf başkanı seçilir, ondan eksik alan da başkan yardımcısı olurdu.
Seçim sırasında belki yan yana oturduğu arkadaşının dahi oyunu alamayan başkan, sen bana oy vermedin, seninle küstüm ya da yanımdan kalk artık demezdi. Seçimden sonra kimin kime oy verdiğinin bir önemi kalmaz; birlik, beraberlik, arkadaşlık ve muhabbet yine en üst seviyede devam ederdi. Başkan, tüm sınıf arkadaşlarına Akşehir gazozu ısmarlayarak kutlama yapılırdı.
Bugüne gelirsek; Sn.Cumhurbaşkanımız, geçenlerde 30 büyükşehir belediye başkanının davet edildiği bir toplantı gerçekleştirdi. Başkanların hangi partiden olduğuna bakmadan yapılan toplantı çok dikkat çekti. Çünkü yakın tarihte buna benzer bir toplantı hiç yapılmamıştı.
Düşündüm, birbirimizi ne kadar ötekileştirmeyi başarmışız. Millete hizmet için seçildiklerini iddia edenler, sadece oyunu aldığı insanları temsil ediyormuş havasıyla görev yapıyorlar. Siyasi adayların seçim öncesi söylem ve davranışları ile seçildikten sonraki davranışları arasında, neredeyse 180 derece fark olduğuna şahit oluyoruz.
Toplum olarak biz, bir ve beraber olmayı o kadar özlemişiz ki; birçokları, Cumhurbaşkanının parti gözetmeden yaptığı bu toplantıyı, haklı olarak garipsedi.
Aslında haksız da değiller; millete hizmet size oy vermeyeni dışlamakla yapılmaz, aksine onları daha fazla kucaklayacaksınız ki, bir sonraki seçimde size destek vermek için can havliyle çalışsınlar.
Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için de aynı şey geçerlidir. Bir partinin genel başkanı olabilirsiniz ama tüm Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olduğunuzu, bir an bile aklınızdan çıkarmamalısınız. Muhalefet partilerine olan hitabınızda, kazanamadığınız ilin seçmenleri de sizin yönettiğiniz ülkenin vatandaşlarıdır.
Ayrımcılık yapan, milleti kutuplaştıran yönetim şekli öncelikle Türkiye'ye kaybettirir ve ardından pek tabii ki bağlı bulunduğu siyasi partinin sonunu hazırlar.