Kader, insan yaşamının labirentlerinde gizlenmiş en büyük sırdır. Stoacı filozof Epiktetos, bu sırrı çözmek adına derin bir farkındalık sunar: "Görünür ya da görünmez, herkes günahlarının bedelini öder." Ancak bu sözdeki derinlik, sadece bir ceza algısı değil, aynı zamanda bir yaşam dersi sunar. Çünkü bu ödeme, insanın ruhsal olgunlaşmasına kapı aralayan bir terbiye aracıdır.

 Epiktetos’un bu düşüncelerini anlamak için Stoacı felsefenin temeline inmeli, insanın kontrol edemeyeceği dış dünyayı kabul ederek, kontrol edebileceği tek şeyin kendi tutumları ve tepkileri olduğunu hatırlamalıyız.

 Epiktetos’un bahsettiği "günahlar", dini anlamda bir suçtan çok, insanın kendi içindeki dengesizliği, doğaya ve çevresine uyumsuzluğunu ifade eder. İnsan, bu dengesizliğin bedelini öderken aslında yeniden dengeye, uyuma ve huzura çağrılır. Bu anlayışla, Epiktetos’un “kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz” şeklindeki çağrısı derin bir farkındalık içerir. Başkalarına öfke duyan, kin besleyen bir insan, aslında kendi hatalarını, kendi yetersizliklerini göremeyen kişidir. Oysa bilge insan, her zorluğu kendi içsel sınavı olarak görür. Başkalarını suçlamak yerine kendi ruhunu arındırmaya odaklanır.

Epiktetos, yaşamın karşımıza çıkardığı maddi ya da manevi her aksiliği bir sınav olarak görmeyi önerir. Bu engeller, yüzeyde birer sorun gibi görünse de aslında ruhun öğretmenleridir. Maddi kayıplar, beklenmedik aksilikler ya da insanlar arası anlaşmazlıklar, insanın kendi hatalarını ve eksikliklerini fark etmesi için bir fırsattır. Çünkü Stoacılığa göre gerçek sorun, olayların kendisinde değil, bizim onlara yüklediğimiz anlamdadır.

Modern yaşamda, bu düşünceye ne kadar da çok ihtiyacımız var. Trafikte sıkışıp kaldığımızda, bir arkadaşımız bizi hayal kırıklığına uğrattığında ya da hayatta beklediğimiz bir şey gerçekleşmediğinde...

Eğer bu anlarda, bu aksiliklerin bizi daha sabırlı, daha farkında ve daha bilge biri haline getirmek için var olduğunu kabul edebilirsek, kaderle olan mücadelemiz bir barış anlaşmasına dönüşebilir.

 Epiktetos’un çizdiği bu çerçeve, insanı yaşamın yüzeysel zorluklarının ötesine bakmaya davet eder. Her hata, her zorluk, her aksilik, insanı yeniden şekillendiren, ruhsal olgunluğa taşıyan bir öğretmendir. Bu nedenle Epiktetos’un dediği gibi, kimseye kızmamalı, kin tutmamalı ve öfkeye teslim olmamalıyız. Çünkü bu tutum, insanın kendi iç dünyasını tanıma yolculuğunda bir engel olur. Aksine, her olayda bir ders, her zorlukta bir fırsat aramak, yaşamın bizi daha büyük bir bilince hazırladığını fark etmek gerekir.

Şimdi, bu bilgece öğretileri hayatınıza nasıl entegre edebilirsiniz? Kendinize şu soruları sorarak başlayabilirsiniz:

1. Günlük yaşamda karşılaştığınız en küçük aksiliklerde bile, bunun sizin ruhsal gelişiminiz için bir fırsat olabileceğini düşündünüz mü?

 2. Öfke, kin ya da hayal kırıklığı hissettiğinizde, bu duyguların kökenini kendi içinizde arıyor musunuz?

3. Hayatınızdaki engelleri, size bilgelik kazandırabilecek bir öğretmen olarak görmeyi deneyebilir misiniz?

 Epiktetos’un bu düşüncelerini uygulamaya başlamak, ilk adımda zor gelebilir. Ancak her adımda içsel huzura bir adım daha yaklaştığınızı fark edeceksiniz.

Felsefe ile kalın!

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]