Türk kültüründe bahar şenliğinin diğer adı: Hıdırellez. Hıdır ve İlyas kelimelerinin birleşmesinden oluşur Hıdırellez. Bu bir şenliktir. Bu bir ilkyaz şenliği. Bu doğanın uyanışıdır. Baharın gelişidir, muştudur, müjdedir. Türk kültüründe önemi çok büyüktür. Bu özel gündür, insanların kaynaşmasını sağlar toplumsal dayanışmaya neden olur.
Hıdırellez gecesinde Hızır’ın dokunduğu yerin bereketleneceği uygulamalar olur. Örneğin, ev, araba, tarla, bahçe isteyenler o günün gecesinde gül ağacının talep ettiğin küçük bir şahsiyetlerse Hızır'ın kendilerine yardım vereceğine inanır ve kırmızı kostüme bağlayıp gül ağacına asarlar. Bazı kimseler de ateşe yakıp, dilek dileyenler. Ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlarlar.
Hıdırellez geldi, İlkyaz geldi. İçimiz bahar. İçimiz çiçek bahçesi, içimiz kıpır kıpır. Hepimizin içerisinde bir ümit, bir sevinç. Kıştan uyanmışız. Bıkkınlıkları, sıkkınlıkları atma yeni bir mevsime yeni ümitlere geçme ayı.
Birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin, sevgi ve umudun habercisi olan baharın müjdecisi olan Hıdırellez ile ilkyazla atacağız tüm sıkıntıları, hoş geldin Hıdırellez, hoş geldin ilkyaz, hoş geldin gönüllere, hoş geldin Akşehir’e, derken Nâzım Hikmet’in (Yarıda Kalan Bir Bahar Yazısı) şiiri ile siz okurları baş başa bırakıyorum.
YARIDA KALAN BİR BAHAR YAZISI
Vurdu kalın parmaklar
yazı makinamın dişlerine.
Kâğıtta her harfi majiskülle dizilmiş
üç kelime var ;
BAHAR
BAHAR
BAHAR...
Ve ben şair musahhih
ve ben hergün
iki liraya
2.000 kötü satır okumaya
mecbur olan adam,
ve ben
neden
bahar geldi de hâlâ
muşambası kopuk
kara bir koltuk
gibi oturmaktayım?
Kasketini kendi kendine giydi kafam,
fırladım matbaadan
sokaktayım .
Yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri,
cebimde 75 kuruşum var.
HAVADA BAHAR...
Berberlerde pudralanıyor
Babıâli paryasının
sarı
yanakları .
Ve güneşli aynalar gibi yanıyor
kitapçı camekânlarında
üç renkli kitap kapakları .
Fakat benim
bu caddede yaşıyan,
kapısında ismimi taşıyan
bir formalık "ALFABE"m bile yok!
Adam sen de ne çıkar!
Başım dönmüyor geri,
yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri
cebimde 75 kuruşum var .
HAVADA BAHAR...
Bu yazı yarıda kaldı.
Yağmur yağdı satırları sel aldı .
Halbuki ben neler yazacaktım neler...
3.000 sayfalık 3 cildinin üstünde
aç oturan muharrir
bakmıyacaktı da camına kebapçının,
tombul esmer kızını Ermeni kitapçının
ışıklı gözleri ile taşlıyacaktı...
Deniz kokmaya başlayacaktı .
Terli kızıl bir kısrak gibi
şahlanacaktı bahar,
ve ben onun çıplak sırtına atlar
atlamaz
sürecektim sulara.
Sonra
her adımda peşimden gelecekti
yazı makinam .
Ona diyecektim :
- Etme anam
beni bırak bir saat rahat..
Sonra,
saçları düşmeye başlayan başım
haykıracaktı uzaklara :
ÂŞIKIM...
27 benim yaşım
onun yaşı 17 .
Kör şeytan
topal şeytan
kör topal şeytan
gel bu kızı sev,dedi,
diyecektim;
diyemedim,
derim yine!
Ama yağmurmuş
yağıyormuş,
yazdığım satırları sel almışmış
cebimde 25 kuruşum kalmışmış
ne çıkar...
Bahar geldi bahar geldi bahar
bahar geldi ulan !
Tomurcuklandı içimde kan! !