30 yıl önce Doğu Karadeniz yöresini gezmiş, o coğrafyaya hayran kalmıştım. Aradan bunca zaman geçtikten sonra yolum yeniden buralara düştü. Samsun’dan başlayıp Ordu, Giresun, Trabzon Rize’yi bir hafta süresinde gezdim, tarihi mekanları ziyaret ettim, yaylalara çıktım. Dev salıngaçlara bindim, bulutlarla kucaklaştım. Yerdeki cehennem sıcağına inat yukarıda 15-16 dereceyi yaşadım.
Önceki seferde Sümela Manastırı’nı görmüş ama tırmanış çıkmayı göze alamamıştım. Yeni yol açılmış, ulaşmak kolay olur zannettim. Dik bir yokuşta 380 metre yukarıya bin 500 basamak tırmanınca aklım başıma geldi ama ne çare? Yol boyu yazıyla üç dört kez dinlendim. Anlatmaya sözcük yetmez, çok güzeldi… Manastır içinde bir ayağımı boşa atınca merdivenden yuvarlandım. Sümela’dan en kısa zamanda aşağıya inen kişi rekorunu kırdım!
Ya oralar çok değişmiş ya da ben kocamışım. Yaylaları dolaşırken bir an geliyor, yürüyecek takatim kalmayınca gurup arkadaşlarıma; “benden bu kadar, söyleyin artık yayla bana gelsin” diyordum.
İşin aslı her şey zamanında güzel, gezmek için genç olmak lazım. Ama Nasreddin Hoca’mızın helva öyküsünde olduğu gibi; Şeker var un yok! Ah! Birde yağ olsaydı çok güzel helva yapardım.
Gençtik, para yoktu. Şimdi para var gençlik yok, her şey yan yana gelmiyor yani.
Çok değil birazcık paranız varsa mutlaka gezin. Eskiden bazı ulaşım sıkıntısı vardı. Şimdi şehrimizde “Şeneller Tur” var. Akşehir Şubesi işletmecisi Cem Çağlar Atılgan canla başla çalışıyor, ülkemizin her yerini gezdiriyor. Ben bu kardeşimi tanıdığım için çok memnunum. Şimdi bu biraz reklam yazısı oldu ama… Olursa olsun.
Gerçek yaşam standardı, kişinin içinde olduğu güzel anların toplamı kadardır. Çok paran olmuş hiç yararını görmemişsin. Alıp mezara götürecek değilsin. Geride kalanlar nasıl olsa “az bırakmış” diyecek, paylaşırken birbirine girecek!...
Gez dolaş, ye iç, yeni yerler insanlar tanı, bakış açın değişecek. Bende öyle oldu; Trabzon-Fener rekabetinden kaynaklanan bir antipati vardı. Yöre insanını, özellikle “laz”ları tanıyınca duygularım sevgiye dönüştü. Bu arada ek bilgi vereyim; yazdıklarınızın bir anlamı olsun. Doğu Karadeniz halkının büyük çoğunluğu Laz değil. Bu özel gurubun toplam sayısı 300-350 bin kişi. Kalanı bildiğimiz Karadenizli.
Şahsıma karşı özel bir yakınlık hissetim. Bunda, şu muhteşem burnumun çok faydasını gördüm. Tanıştığım kişiler bana “Rize’nin neresinden” olduğumu sorar gibiydi!...
Gezi boyunca beynimle bacaklarım arasında savaş vardı; biri “Haydi yürü şuraya çık! Buradan in!” derken öteki; “Ulan bıktım senden, otur yerine yat uzan!” diyordu…
Dilimse başka bir şey söylüyor; “Hem ağlar, hem giderim.”